BUNLARI BİLİYOR MUSUNUZ?
Dünyada yaklaşık 10 milyon HIV pozitifin ilaçlara erişimi olmadığı için çaresizce ölümü beklediğini, oysa ki tedavi gören HIV pozitif bir kişinin herkes kadar sağlıklı ve uzun bir yaşam sürdürebileceğini...
31 Temmuz 2012 Salı
Uyuyan HIV'i Uyandıran İlaç: Vorinostat
Yeni bir araştırma, belirli kanser türlerinde kullanılan bir ilacın HIV'e karşı da kullanılabileceğini gösterdi. İlaç, HIV pozitif kişilerin hücrelerindeki latent (uyuyan) HIV'i hücrelerden çıkarıyor ki bu çok önemli bir gelişme. Çünkü, mevcut Anti HIV ilaçları hücrelere yerleşmiş ve uykuda olan HIV'i yok edemiyor ve ilaçların kesilmesi durumunda aktif hale gelerek vücutta yeniden çoğalıyor.
Araştırmacılar önce, vorinostat adlı kanser ilacıyla laboratuvar ortamında deneysel bir çalışma yaptılar. Çalışmadaki hedef uyuyan HIV'in hücrelerden çıkarılması ve imhasının mümkün olup olmadığıydı. Ön laboratuvar testleri ilacın, CD4 hücrelerinde uyuyan HIV'i imha edebileceğini gösterdi. Çalışma daha sonra insanlarda denendi. Araştırma, antiretroviral tedavi gören 8 HIV ile enfekte erkek üzerinde yapıldı. İlaç kullanmadan önce ve sonra vücutlarındaki HIV miktarı ölçüldü.
Vorinostat kullanımından sonra kişilerin vücudunda 4 kat fazla HIV bulunduğu, ilacın uyuyan HIV'i aktif hale getirdiği tespit edildi. Araştırmacılara göre uyuyan HIV'in ortaya çıkarılabilmesi, HIV'in vücuttan tamamen atılabilmesi için bir adım olabilir.
Özellikle belli lenfoma türlerinin tedavisinde kullanılan Vorinostat adlı ilaçla sağlanan bu başarının daha kapsamlı çalışmalara ışık tutması bekleniyor.
Yazı, Medical Daily dergisinden çevrilmiştir.
Yorumum: HIV tedavisinde kullanılan ilaçların, vücuttaki aktif HIV'i yok etme başarısı göstermesi sayesinde sağlıklı bir yaşam sürdürebilsek te, hücreler gizlenmiş, aktif olmayan HIV'in ortaya çıkmasını sağlayan bir yöntemin keşfi çok önemli bir adım. HIV'in vücuttan tamamen silinmesine ışık tutacak bir çalışma olmasının yanı sıra HIV'in mutasyona uğrayarak antiretroviral ilaçlara karşı direnç geliştirmesine de engel olunabilir bu ve bundan sonra geliştirilecek yöntemlerle. Antiretroviral ilaçlar sayesinde AIDS öleli yıllar oldu. HIV'in de yok edilmesi çok uzun yıllar almayacak sanırım.
Araştırmacılar önce, vorinostat adlı kanser ilacıyla laboratuvar ortamında deneysel bir çalışma yaptılar. Çalışmadaki hedef uyuyan HIV'in hücrelerden çıkarılması ve imhasının mümkün olup olmadığıydı. Ön laboratuvar testleri ilacın, CD4 hücrelerinde uyuyan HIV'i imha edebileceğini gösterdi. Çalışma daha sonra insanlarda denendi. Araştırma, antiretroviral tedavi gören 8 HIV ile enfekte erkek üzerinde yapıldı. İlaç kullanmadan önce ve sonra vücutlarındaki HIV miktarı ölçüldü.
Vorinostat kullanımından sonra kişilerin vücudunda 4 kat fazla HIV bulunduğu, ilacın uyuyan HIV'i aktif hale getirdiği tespit edildi. Araştırmacılara göre uyuyan HIV'in ortaya çıkarılabilmesi, HIV'in vücuttan tamamen atılabilmesi için bir adım olabilir.
Özellikle belli lenfoma türlerinin tedavisinde kullanılan Vorinostat adlı ilaçla sağlanan bu başarının daha kapsamlı çalışmalara ışık tutması bekleniyor.
Yazı, Medical Daily dergisinden çevrilmiştir.
Yorumum: HIV tedavisinde kullanılan ilaçların, vücuttaki aktif HIV'i yok etme başarısı göstermesi sayesinde sağlıklı bir yaşam sürdürebilsek te, hücreler gizlenmiş, aktif olmayan HIV'in ortaya çıkmasını sağlayan bir yöntemin keşfi çok önemli bir adım. HIV'in vücuttan tamamen silinmesine ışık tutacak bir çalışma olmasının yanı sıra HIV'in mutasyona uğrayarak antiretroviral ilaçlara karşı direnç geliştirmesine de engel olunabilir bu ve bundan sonra geliştirilecek yöntemlerle. Antiretroviral ilaçlar sayesinde AIDS öleli yıllar oldu. HIV'in de yok edilmesi çok uzun yıllar almayacak sanırım.
29 Temmuz 2012 Pazar
HIV Pozitifler Zayıf Mıdır?
Yıllarca HIV/AIDS hakkında okuduklarımız ve gördüklerimizde resim şudur. İlaçsızlıktan AIDS evresine gelmiş bir deri bir kemik insanlar. Evet, gerçekten de ilaç temin edemedikleri için bu hale gelmiş ve yaşamını yitirmiş milyonlarca insan oldu ve hala da HIV tedavisine ulaşımın sınırlı olduğu ülkelerde yaşayan milyonlarca insan bu durumda ya da bu duruma gelmeyi çaresizce beklemekte.
Ülkemizde her şey güllük gülistanlık olmamakla birlikte, HIV tedavisi sosyal güvence kapsamında ücretsiz. Ancak sosyal güvencesi olmayan veya kesintiye uğrayan kişilerin olduğunu belirmeliyim. Tedaviye erişimdeki problemler dışında toplumsal önyargıların da öldürücü etkisi olduğunu biliyorum, yaşıyorum. Yani bizde de HIV zayıflatmıyor ve öldürmüyor değil.
Neyse konumuza dönelim...
Doğal olarak HIV/AIDS hakkında doğru ve yeterli bilgiye sahip olmadan HIV tanısı alan kişilerin, tanı aldıklarında ilk akıllarına gelenlerden biri hastalık sebebiyle zayıflayıp öleceği oluyor. Ve çoğunlukla tanı sonrasında beslenmelerini arttırıyorlar zayıflamamak için. HIV pozitif kişilerin herkes gibi tüm gıda gruplarından tüketerek dengeli beslenmeleri elbette çok önemli. Ancak zayıflama korkusuyla birlikte gelen abartılı beslenmenin sonunda, istenmeyen kilolarla karşılaşmaları kuvvetle muhtemel.
Size yapılan iki çalışmanın sonuçlarını paylaşmak istiyorum. Brezilya'nin Porto Alegre Hastane'sinde 354 HIV pozitif kişinin katılımıyla gerçekleştirilen bir çalışmada katılanların %34.2 si aşırı kilolu, 8.4 ü obez ve 5.2 si zayıf çıkmış. Daha önce ABD'de yapılmış bir çalışmada ise kadın HIV pozitiflerde obezite oranı %28 ve erkeklerde %11 bulunmuş. HIV pozitiflerdeki obezite oranları ülkelerin genel nüfusunda görülen obezite oranlarına yakın bulunmuş.
Yazının başlığındaki sorunun cevabı sanırım net. HIV pozitif arkadaşlar aman obez olmayın. Bu durum hem fiziksle aktivitelerinizin kısıtlanmasına hem de kardiyovasükler hastalıklara daha açık hale gelmenize neden olabilir. Dengeli ve yeterli beslenme alışkanlığı geliştirin ve bundan asla ödün vermeyin.
Ülkemizde her şey güllük gülistanlık olmamakla birlikte, HIV tedavisi sosyal güvence kapsamında ücretsiz. Ancak sosyal güvencesi olmayan veya kesintiye uğrayan kişilerin olduğunu belirmeliyim. Tedaviye erişimdeki problemler dışında toplumsal önyargıların da öldürücü etkisi olduğunu biliyorum, yaşıyorum. Yani bizde de HIV zayıflatmıyor ve öldürmüyor değil.
Neyse konumuza dönelim...
Doğal olarak HIV/AIDS hakkında doğru ve yeterli bilgiye sahip olmadan HIV tanısı alan kişilerin, tanı aldıklarında ilk akıllarına gelenlerden biri hastalık sebebiyle zayıflayıp öleceği oluyor. Ve çoğunlukla tanı sonrasında beslenmelerini arttırıyorlar zayıflamamak için. HIV pozitif kişilerin herkes gibi tüm gıda gruplarından tüketerek dengeli beslenmeleri elbette çok önemli. Ancak zayıflama korkusuyla birlikte gelen abartılı beslenmenin sonunda, istenmeyen kilolarla karşılaşmaları kuvvetle muhtemel.
Size yapılan iki çalışmanın sonuçlarını paylaşmak istiyorum. Brezilya'nin Porto Alegre Hastane'sinde 354 HIV pozitif kişinin katılımıyla gerçekleştirilen bir çalışmada katılanların %34.2 si aşırı kilolu, 8.4 ü obez ve 5.2 si zayıf çıkmış. Daha önce ABD'de yapılmış bir çalışmada ise kadın HIV pozitiflerde obezite oranı %28 ve erkeklerde %11 bulunmuş. HIV pozitiflerdeki obezite oranları ülkelerin genel nüfusunda görülen obezite oranlarına yakın bulunmuş.
Yazının başlığındaki sorunun cevabı sanırım net. HIV pozitif arkadaşlar aman obez olmayın. Bu durum hem fiziksle aktivitelerinizin kısıtlanmasına hem de kardiyovasükler hastalıklara daha açık hale gelmenize neden olabilir. Dengeli ve yeterli beslenme alışkanlığı geliştirin ve bundan asla ödün vermeyin.
28 Temmuz 2012 Cumartesi
HIV Direnci (Dirençli HIV) Nedir?
HIV'e karşı geliştirilmiş olan herhangi bir ilaç ya da ilaç sınıfı HIV'i kontrol edemiyorsa buna HIV direnci ya da dirençli HIV denir.
HIV'in ilaca direnç geliştirmesi çoğunlukla düzensiz ilaç kulllanımı sebebiyle ortaya çıkar. HIV tedavisi gören bir kişinin günlük ilaç dozlarını aksatmadan alması durumunda, kullandığı ilaçlara HIV'in direnç göstermesi kolay kolay mümkün değildir. Düzenli ilaç kullanımıyla, uzun yıllar aynı ilaçlar HIV'i kontrol etme gücüne sahiptir. İlaç kullanılmasına rağmen viral yük testlerindeki yükseliş direnç belirtisi olabilir. Bazı durumlarda az seviyelerdeki artış daha sonraki testlerde saptanamayacak seviyede sonuçlanabilir. Buna blip denir. Bu, HIV direnci değildir. Ancak tekrarlanan testte artış devam ediyorsa hemen direnç testi yapılarak hangi ilaçlara direnç geliştiği tespit edilmeli ve yeni tedavi seçeneklerine geçilmelidir.
Bazı durumlarda direnç testlerinde çapraz direnç olarak tabir edilen sonuçlar görülür. Bu durumda kullanılan ilaç dışında, o ilacın bağlı bulunduğu sınıftaki bir başka ilaca ya da ilaçlara da direnç gelişmiş olur ve o ilaçlar da artık kişinin HIV tedavisinde kullanılamaz.
Tanı alındığında ve tedaviye başlamadan önce de direnç testi yapılmalıdır. Böylece edinilen HIV'in herhangi bir ilaç ya da ilaç sınıfına dirençli olup olmadığı tespit edilir ve kişi için doğru olan tedavi belirlenir.
Fenotipik ve gonotipik olarak adlandırılan 2 tip direnç testi bulunmaktadır. Türkiye'de az sayıdaki merkezde genotipik HIV direnç testleri yapılmaktadır. Direnç testlerini çalışan az sayıdaki uzmanlardan Dr. Murat Sayan'a göre Türkiye'de tedavi almamış hastalarda HIV direnci %9'dur.
HIV Pozitif Bebek Y.O. Şimdi 16 Yaşında Ama...
Her şey 1996 yılında başladı. İzmir'de dünyaya gözlerini açan minik Y.O.'nun yaşamı, Kızılay'dan alınan kandan, kendisine HIV bulaşmasıyla altüst oldu. İlkokula başladığı gün dışlandı, veliler çocuklarını okula göndermedi. Dramı günlerce gazetelere konu olan Y.O, ne olduğunu anlamış değildi. Yaşananların ardından hukuk mücadelesi başlatan ve AİHM'e başvuran ailesi, 2010 yılında sona eren davayla Türkiye'yi 378 bin euro tazminata mahkum etti ve bir de 'ömür boyu bedava ve tam tedavi masraflarının karşılanmasına'...
Y.O., şimdi 16 yaşında... Pırıl pırıl, yakışıklı bir lise öğrencisi. Resim, müzik ve tasarımla ilgileniyor. Üniversitede bunlarla ilgili bir bölüm okumayı istiyor. Arkadaşlarıyla birlikte sergiler açıyor, org ve gitar çalıyor. En sevdiği şarkı Erkin Koray'ın efsane parçası 'Öyle Bir Geçer Zaman ki'... Çocukken kendisiyle aynı okulda okumak istemeyen, oyun oynamaktan kaçan arkadaşlarına kırgınlığı sürüyor.
Akşam Gazetesi'nden Melis Apaydın'a konuşan anne Neşe O., oğlunun ilk kez ortaokulda aşık olduğunu belirterek, şöyle konuştu: Kız arkadaşlarıyla internette konuşmayı tercih ediyor. Dışarı çıkmaktan çekiniyor. Evlenmeyi kesinlikle istemiyor. Korkuları çok büyük. İleride Türkiye'yi terk edip yurt dışında yaşamayı planlıyor. Oğlunun bir kardeşi olmasını çok istediğini belirten anne Neşe O., 'Çocukken yaşadığı dışlanmışlık kalbinde yaralar açtı. Onu her zaman anlayacak ve yanında olacak bir kardeşi olmasını çok istedi. Fakat benim sağlığım buna müsaade etmedi. Oğluma önyargıyla yaklaşmayan, bir kardeş gibi yanında olacak dostları olmasını istiyorum' diyor.
Y.O., şimdi 16 yaşında... Pırıl pırıl, yakışıklı bir lise öğrencisi. Resim, müzik ve tasarımla ilgileniyor. Üniversitede bunlarla ilgili bir bölüm okumayı istiyor. Arkadaşlarıyla birlikte sergiler açıyor, org ve gitar çalıyor. En sevdiği şarkı Erkin Koray'ın efsane parçası 'Öyle Bir Geçer Zaman ki'... Çocukken kendisiyle aynı okulda okumak istemeyen, oyun oynamaktan kaçan arkadaşlarına kırgınlığı sürüyor.
Akşam Gazetesi'nden Melis Apaydın'a konuşan anne Neşe O., oğlunun ilk kez ortaokulda aşık olduğunu belirterek, şöyle konuştu: Kız arkadaşlarıyla internette konuşmayı tercih ediyor. Dışarı çıkmaktan çekiniyor. Evlenmeyi kesinlikle istemiyor. Korkuları çok büyük. İleride Türkiye'yi terk edip yurt dışında yaşamayı planlıyor. Oğlunun bir kardeşi olmasını çok istediğini belirten anne Neşe O., 'Çocukken yaşadığı dışlanmışlık kalbinde yaralar açtı. Onu her zaman anlayacak ve yanında olacak bir kardeşi olmasını çok istedi. Fakat benim sağlığım buna müsaade etmedi. Oğluma önyargıyla yaklaşmayan, bir kardeş gibi yanında olacak dostları olmasını istiyorum' diyor.
Etiketler:
hiv
,
hiv pozitif
,
Kızılay
,
Kızılay HIV
,
Y.O.
27 Temmuz 2012 Cuma
Yunanistan'da Krizin Yeni Adı: HIV
Yunanistan'daki finansal kriz sonrası ülkede özellikle damar içi madde kullanıcıları arasındaki HIV yayılımında önemli bir artış olduğu belirtildi. Yunanistan Hükümeti mali kriz öncesinde damar içi madde kullanıcılarına yönelik yürüttüğü şırınga değişim programını bütçe kısıtlaması sebebiyle durdurmuştu. Bu programda kişiler kullandıkları şırıngaları vererek yerine kullanılmamış şırınga temin edebiliyorlardı.
11 milyon nüfuslu Yunanistan'da Sağlık Bakanlığı'na kayıtlı 12.000 HIV pozitif bulunuyor. Ancak 2010 yılında HIV pozitiflik oranı %60 oranında arttı ve bu artış oranı damar içi madde kullanıcılarında %1500'ü buldu.
Damar içi madde kullanıcısı ve HIV pozitif olan Marilena adlı bir kadın insanların yeme-içme ve uyuşturucu madde ihtiyacını karşılamak için seks işçiliği yaptığını ve bu kişilerde HIV pozitiflik oranının tahmin edilenden de yüksek olduğunu söyledi. Seks içciliğinin özellikle Atina'nın ara sokaklarında iyice yayıldığını ve 5 Euro ve hatta 2 Euroya bile insanların bedenlerini sattıklarını ifade eden Marilane bu ilişkilerde kondom kullanılmadığının da altını çizdi.
Uzmanlar, Yunanistanın'ın şırınga değişim programını yeniden başlatması gerektiğini ve bunun yapılmaması durumunda önümüzdeki yıllarda Yuananistan'da HIV yayılımında çok daha ciddi artışlar görülebileceğini belirtti.
Kaynak: NPR
11 milyon nüfuslu Yunanistan'da Sağlık Bakanlığı'na kayıtlı 12.000 HIV pozitif bulunuyor. Ancak 2010 yılında HIV pozitiflik oranı %60 oranında arttı ve bu artış oranı damar içi madde kullanıcılarında %1500'ü buldu.
Damar içi madde kullanıcısı ve HIV pozitif olan Marilena adlı bir kadın insanların yeme-içme ve uyuşturucu madde ihtiyacını karşılamak için seks işçiliği yaptığını ve bu kişilerde HIV pozitiflik oranının tahmin edilenden de yüksek olduğunu söyledi. Seks içciliğinin özellikle Atina'nın ara sokaklarında iyice yayıldığını ve 5 Euro ve hatta 2 Euroya bile insanların bedenlerini sattıklarını ifade eden Marilane bu ilişkilerde kondom kullanılmadığının da altını çizdi.
Uzmanlar, Yunanistanın'ın şırınga değişim programını yeniden başlatması gerektiğini ve bunun yapılmaması durumunda önümüzdeki yıllarda Yuananistan'da HIV yayılımında çok daha ciddi artışlar görülebileceğini belirtti.
Kaynak: NPR
2 HIV Pozitif Daha HIV'i Yendi
Washington/ABD'de devam eden 19.Dünya AIDS Konferans'ının dün gerçekleştirilen bir oturumunda kanser ve HIV pozitif olan 2 İngiliz hastanın kendilerine yapılan kemik iliği nakli sonrasında vücutlarındaki HIV'in yok olduğu bilgisi paylaşıldı.
Birine 2, diğerine ise 4 yıl önce Brigham Kadın Hastanesi'nde kemik iliği nakli yapılan hastalarda HIV izlerinin kaybolduğunu anlatan araştırmacılar, şu anda hastaların kanında belirlenebilir HIV DNA veya RNA'sının bulunmadığına işaret etti. Hastalardaki, HIV'e maruz kalma kriteri olan HIV antikorlarında da azalma görüldüğünü anlatan araştırmacılar, hastalara HIV'e karşı kullanılan antiretroviral ilaçların verilmeye devam ettiğini belirtti.
"HIV'in hastaların plazmasından kaybolmasını bekliyorduk. Ama, hücrelerinde HIV'e ait hiçbir ize rastlanmaması bizim için şaşırtıcı oldu" diyen araştırmacı Dr. Timothy Henrich ve Dr. Daniel Kuritzkes ikinci aşamanın hastaların dokularında HIV varlığının olup olmadığını tespit etmek olduğunu söylediler.
Daha önce "Berlin hastası" olarak bilinen Timothy Brown aynı yöntemle HIV'siz bir yaşama geri dönmüştü. Şimdi bunu başaran hasta sayısı 3 e yükseldi ve buna paralel olarak HIV'in kür edilmesi umutları da attı.
Birine 2, diğerine ise 4 yıl önce Brigham Kadın Hastanesi'nde kemik iliği nakli yapılan hastalarda HIV izlerinin kaybolduğunu anlatan araştırmacılar, şu anda hastaların kanında belirlenebilir HIV DNA veya RNA'sının bulunmadığına işaret etti. Hastalardaki, HIV'e maruz kalma kriteri olan HIV antikorlarında da azalma görüldüğünü anlatan araştırmacılar, hastalara HIV'e karşı kullanılan antiretroviral ilaçların verilmeye devam ettiğini belirtti.
"HIV'in hastaların plazmasından kaybolmasını bekliyorduk. Ama, hücrelerinde HIV'e ait hiçbir ize rastlanmaması bizim için şaşırtıcı oldu" diyen araştırmacı Dr. Timothy Henrich ve Dr. Daniel Kuritzkes ikinci aşamanın hastaların dokularında HIV varlığının olup olmadığını tespit etmek olduğunu söylediler.
Daha önce "Berlin hastası" olarak bilinen Timothy Brown aynı yöntemle HIV'siz bir yaşama geri dönmüştü. Şimdi bunu başaran hasta sayısı 3 e yükseldi ve buna paralel olarak HIV'in kür edilmesi umutları da attı.
23 Temmuz 2012 Pazartesi
İlaca Dirençli HIV Afrika'nın Yeni Kabusu
Lancet Tıp Dergisin'deki bir makaleye göre, ilaç alımı konusunda doktor tavsiyesine uyulmaması nedeniyle AIDS'e neden olan HIV'in, ilaçlara karşı direncinin arttığı bildirildi.
Uzmanlar, gelişmekte olan ülkelerde tedavi görmemiş olan 26 bin HIV pozitifte yapılan incelemeleri değerlendirdi.
İngiltere AIDS Vakfı, Afrika'da ilaca karşı dirençli virüslerin önemli bir sorun olduğunu ve alternatif tedavi olanağının bulunmadığını bildirdi. Dünya Sağlık Örgütü WHO ve Londra Üniversitesi UCL'de görevli uzmanlar, ilaca karşı dirençli virüslerde artış oranının yüzde 29 ile Doğu Afrika'da başı çektiğini, bunu yüzde 14 ile Afrika'nın güney ülkelerinin takip ettiğini açıkladı. Lancet'teki makaleyi yazan WHO'dan Dr Silvia Bertagnolio ve UCL'den Dr Ravindra Gupta, "HIV'in ilaca karşı direncinin artmasını engellemek için uluslararası çabalar artırılmazsa, yoksul ülkelerde on yıldır HIV ve AIDS'e bağlı hastalık ve ölümlerde gözlenen düşüş eğilimi tehlikeye girecektir" dedi. Doktor Gupta BBC'ye yaptığı açıklamada, ilaca karşı dirençli virüsün ilaçların doğru şekilde alınmamasından kaynaklandığını belirtti. Gupta, "İlaca karşı dirençte artış bekliyoruz; bu oran İngiltere ve ABD'de yüzde 10 dolayında, fakat bu ülkelerde hastaları gözlem altında tutuyor ve böylesi bir direnç tespit ettiğimizde hastaya farklı ilaç veriyoruz" dedi.
Kaynak: BBC
Yorumum: HIV ilaçlarına direnç Türkiye'de %10'un altında gibi gözüküyor ancak düzenli kullanılması gereken HIV ilaçlarını kişisel ihmal ya da sosyal güvenlikteki kesintiler sebebiyle aksamaya uğraması bu oranın yakın bir zamanda artmasına yol açabilir. Sosyal güvenceye bakılmaksızın her HIV pozitifin tedavi alabilmesi bu anlamda da olduklça önemli.
İngiltere AIDS Vakfı, Afrika'da ilaca karşı dirençli virüslerin önemli bir sorun olduğunu ve alternatif tedavi olanağının bulunmadığını bildirdi. Dünya Sağlık Örgütü WHO ve Londra Üniversitesi UCL'de görevli uzmanlar, ilaca karşı dirençli virüslerde artış oranının yüzde 29 ile Doğu Afrika'da başı çektiğini, bunu yüzde 14 ile Afrika'nın güney ülkelerinin takip ettiğini açıkladı. Lancet'teki makaleyi yazan WHO'dan Dr Silvia Bertagnolio ve UCL'den Dr Ravindra Gupta, "HIV'in ilaca karşı direncinin artmasını engellemek için uluslararası çabalar artırılmazsa, yoksul ülkelerde on yıldır HIV ve AIDS'e bağlı hastalık ve ölümlerde gözlenen düşüş eğilimi tehlikeye girecektir" dedi. Doktor Gupta BBC'ye yaptığı açıklamada, ilaca karşı dirençli virüsün ilaçların doğru şekilde alınmamasından kaynaklandığını belirtti. Gupta, "İlaca karşı dirençte artış bekliyoruz; bu oran İngiltere ve ABD'de yüzde 10 dolayında, fakat bu ülkelerde hastaları gözlem altında tutuyor ve böylesi bir direnç tespit ettiğimizde hastaya farklı ilaç veriyoruz" dedi.
Kaynak: BBC
Yorumum: HIV ilaçlarına direnç Türkiye'de %10'un altında gibi gözüküyor ancak düzenli kullanılması gereken HIV ilaçlarını kişisel ihmal ya da sosyal güvenlikteki kesintiler sebebiyle aksamaya uğraması bu oranın yakın bir zamanda artmasına yol açabilir. Sosyal güvenceye bakılmaksızın her HIV pozitifin tedavi alabilmesi bu anlamda da olduklça önemli.
22 Temmuz 2012 Pazar
HIV Pozitifler Antiretroviral Tedaviye Başlamak İçin Beklememeli Mi?
Mevcut HIV tedavi klavuzlarına göre, CD4 sayımı 500'ün üzerinde olan bir HIV pozitifin tedaviye başlamak için beklemesi önerilirdi. Ancak Dünya AIDS Konferans'ının ilk gününde toplanan Uluslararası Sağlık Paneli, CD4 seviyesine bakılmaksızın hemen tedaviye başlanmasını önerdi.
Uluslararası Antiviral Derneği yetkilisi Dr. Thompson," HIV pozitif bir kişi tedaviye başlamak için beklememeli ve hemen antiretroviral ilaçlara başlamalı. HIV'in vücutta serbestçe çoğalmasına müsaade edilmesi, vücuda zarar verme olasılığını arttırıyor"dedi ve sadece AIDS evresi hastalıkların hesaba katılmasının yanlış olduğunu ve HIV'in erken dönemde de vücuda zararları olduğunu ifade etti. Biray sağlığı dışında, HIV yayılımını önleme açısından da antiretroviral ilaçların kullanımının etkili olduğu biliniyor. Yapılan çalışmalarda, HIV tedavisinde kullanılan Truvada adlı ilacın önleyici etkisi tespit edildi ve geçenlerde bu ilacın risk durumu yüksek olan HIV negatif kişilerde kullanılmasına onay verildi.
Uluslararası sağlık paneli bu önerilerini evrensel olarak tanımlamakla birlikte, bu uygulamanın ilaçların maliyetlerini karşılayabilecek ülkelerde öncelikli olarak hedeflenmesi gerektiği belirtildi.
Yorumum: Anti HIV ilaçlarının bulaşmayı önleyici etkisi biliniyor ve bu tavsiye kararı halk sağlığını korumak adına alınmış gibi duruyor. İlaç firmaları da daha çok ilaç satmak için bu kararın çıkmasını "maddi" ve manevi desteklemiştir muhakkak. Kişisel olarak bu kararın doğruluğunu sorguluyorum açıkçası. Bir yandan HIV yayılımının önlenmesi için faydalı bulurken, diğer yandan CD4 seviyesi yüksek olan yani bağışıklık sistemi kendini savunabilecek durumda olan bir kişiye ilaç önermek bir soru işareti benim için.
Uluslararası Antiviral Derneği yetkilisi Dr. Thompson," HIV pozitif bir kişi tedaviye başlamak için beklememeli ve hemen antiretroviral ilaçlara başlamalı. HIV'in vücutta serbestçe çoğalmasına müsaade edilmesi, vücuda zarar verme olasılığını arttırıyor"dedi ve sadece AIDS evresi hastalıkların hesaba katılmasının yanlış olduğunu ve HIV'in erken dönemde de vücuda zararları olduğunu ifade etti. Biray sağlığı dışında, HIV yayılımını önleme açısından da antiretroviral ilaçların kullanımının etkili olduğu biliniyor. Yapılan çalışmalarda, HIV tedavisinde kullanılan Truvada adlı ilacın önleyici etkisi tespit edildi ve geçenlerde bu ilacın risk durumu yüksek olan HIV negatif kişilerde kullanılmasına onay verildi.
Uluslararası sağlık paneli bu önerilerini evrensel olarak tanımlamakla birlikte, bu uygulamanın ilaçların maliyetlerini karşılayabilecek ülkelerde öncelikli olarak hedeflenmesi gerektiği belirtildi.
Yorumum: Anti HIV ilaçlarının bulaşmayı önleyici etkisi biliniyor ve bu tavsiye kararı halk sağlığını korumak adına alınmış gibi duruyor. İlaç firmaları da daha çok ilaç satmak için bu kararın çıkmasını "maddi" ve manevi desteklemiştir muhakkak. Kişisel olarak bu kararın doğruluğunu sorguluyorum açıkçası. Bir yandan HIV yayılımının önlenmesi için faydalı bulurken, diğer yandan CD4 seviyesi yüksek olan yani bağışıklık sistemi kendini savunabilecek durumda olan bir kişiye ilaç önermek bir soru işareti benim için.
21 Temmuz 2012 Cumartesi
Dünya AIDS Konferansı'na Seks İşçilerinden Protesto
22-27 Temmuz tarihleri arasında Washington/ABD'de düzenlenecek olan Dünya AIDS Konferansı'na, ABD'nin seks işçilerine vize vermemesi sebebiyle katılamayan seks çalışanları, alternatif bir kongreyle Hindistan'ın Kalküta şehrinde bir araya geldi.
ABD, Obama'nın kararıyla 2009 yılında HIV pozitif olanların ülkeye girişine getirilen yasağı kaldırmış ve bu karar, uluslararası katılımlı bir AIDS konferansının 20 yıl aradan sonra ilk kez ABD'de toplanmasının önünü açmıştı. Ancak ABD yasaları, seks işçileri ile uyuşturucu bağımlılarının ülkeye girişini yasaklamaya devam ediyor. Hindistan'da toplanan seks işçileri bir hafta sürecek etkinlikler sırasında ABD’nin bu duruşunu da protesto edecek. 40 ülkeden seks çalışanının katılımıyla düzenlenen Seks İşçileri Özgürlük Festivali organizasyon grubu "ABD yönetiminin seks işçileri ile uyuşturucu bağımlıları için uygulamayı sürdürdüğü vize yasağının Washington'da yapılacak olan Uluslararası AIDS Konferansı IAC'ye katılmalarını engellediği, bu nedenle pek çok seks işçisinin ABD'ye ya gitmeyeceğini ya da gitmek istemeyeceğini" duyurdu. Grup, "IAC'den dışlananların ve onları destekleyenlerin seslerini duyurmak için böyle bir alternatif etkinliği Hindistan'da düzenlediklerini" belirtiyor. Birleşmiş Milletler'in Asya-Pasifik Bölgesi HIV ve AIDS Mücadele Programı özel temsilcisi Prasada Rao, "Uyuşturucu bağımlıları ve seks işçileri HIV ile mücadelenin öncelikli hedef kitlesi olmak zorunda; onların katılımının olmaması HIV ya da AIDS konusundaki herhangi bir söylemin yetersiz ve anlamsız olmasına yol açacaktır" dedi.
Kalküta'da "Bizi kurtarıcılardan kurtarın" sloganı altında bir araya gelen katılımcıların, seks işçilerinin bugüne kadarki en büyük organizasyonunu oluşturduğu söyleniyor. Toplantı IAC'in resmi toplantı listesine dahil edildi ve etkinlikler boyunca Washington ile video bağlantıları kurulacak. Buna karşın, toplantının kendi gündemi olduğu, seks işçilerinin hareket ve göç özgürlüğü ile kamu sağlık olanaklarına erişimleri ve toplumsal taciz ve ayrımcılığın sona erdirilmesine yönelik çalışmalar yapılacağı belirtiyor.
Kaynak: Guardian
ABD, Obama'nın kararıyla 2009 yılında HIV pozitif olanların ülkeye girişine getirilen yasağı kaldırmış ve bu karar, uluslararası katılımlı bir AIDS konferansının 20 yıl aradan sonra ilk kez ABD'de toplanmasının önünü açmıştı. Ancak ABD yasaları, seks işçileri ile uyuşturucu bağımlılarının ülkeye girişini yasaklamaya devam ediyor. Hindistan'da toplanan seks işçileri bir hafta sürecek etkinlikler sırasında ABD’nin bu duruşunu da protesto edecek. 40 ülkeden seks çalışanının katılımıyla düzenlenen Seks İşçileri Özgürlük Festivali organizasyon grubu "ABD yönetiminin seks işçileri ile uyuşturucu bağımlıları için uygulamayı sürdürdüğü vize yasağının Washington'da yapılacak olan Uluslararası AIDS Konferansı IAC'ye katılmalarını engellediği, bu nedenle pek çok seks işçisinin ABD'ye ya gitmeyeceğini ya da gitmek istemeyeceğini" duyurdu. Grup, "IAC'den dışlananların ve onları destekleyenlerin seslerini duyurmak için böyle bir alternatif etkinliği Hindistan'da düzenlediklerini" belirtiyor. Birleşmiş Milletler'in Asya-Pasifik Bölgesi HIV ve AIDS Mücadele Programı özel temsilcisi Prasada Rao, "Uyuşturucu bağımlıları ve seks işçileri HIV ile mücadelenin öncelikli hedef kitlesi olmak zorunda; onların katılımının olmaması HIV ya da AIDS konusundaki herhangi bir söylemin yetersiz ve anlamsız olmasına yol açacaktır" dedi.
Kalküta'da "Bizi kurtarıcılardan kurtarın" sloganı altında bir araya gelen katılımcıların, seks işçilerinin bugüne kadarki en büyük organizasyonunu oluşturduğu söyleniyor. Toplantı IAC'in resmi toplantı listesine dahil edildi ve etkinlikler boyunca Washington ile video bağlantıları kurulacak. Buna karşın, toplantının kendi gündemi olduğu, seks işçilerinin hareket ve göç özgürlüğü ile kamu sağlık olanaklarına erişimleri ve toplumsal taciz ve ayrımcılığın sona erdirilmesine yönelik çalışmalar yapılacağı belirtiyor.
Kaynak: Guardian
HIV/AIDS Hakkında Bilinmesi Gereken 10 Şey
1. HIV, insan bağışıklık yetmezliği virüsüdür. HIV, bağışıklık sitemini koruyan hücreleri enfekte eder ve yıllar içinde bu hücreler vücudu savunamaz hale gelir. Vücudun savunma gücünü kaybettiği evreye AIDS denir. Bu evrede 20 den fazla fırsatçı enfeksiyon ve kanserler oluşabilir.
2. HIV, 3 yolla bulaşabilir;
Pozitifiz Facebook sayfasını takip edin!
2. HIV, 3 yolla bulaşabilir;
- Korunmasız vajinal, anal ve oral ilişkiyle
- Kan ya da organ nakliyle ya da HIV içeren iğne/şırınga ya da diğer kesici aletlerle
- Anneden bebeğine doğumda ya da emzirme yoluyla.
3. HIV, sosyal ilişkilerle bulaşmaz. Aynı kaptan yemek içmek, aynı tuvaleti kullanmak, öpüşmek,sarılmak, tokalaşmak, aynı havuzu kullanmak ve sivrisinek ısırmasıyla HIV bulaşmaz.
4. Yaş, dil, din ve cinsiyet ayrımı yapmaz. HIV herkese bulaşabilir. Dünyada HIV ile yaşayan kişilerin %50'si kadınlardır.
5. Dünyada yaklaşık 40 milyon kişi HIV ile yaşıyor ve her yıl yaklaşık 3 milyon kişi HIV ile enfekte oluyor. Bugüne kadar AIDS'e bağlı hastalıklar sebebiyle yaklaşık 30 milyon kişi yaşamını kaybetti.
5. Dünyada yaklaşık 40 milyon kişi HIV ile yaşıyor ve her yıl yaklaşık 3 milyon kişi HIV ile enfekte oluyor. Bugüne kadar AIDS'e bağlı hastalıklar sebebiyle yaklaşık 30 milyon kişi yaşamını kaybetti.
6. HIV tedavisinde kullanılan ilk ilaç 1987 yılında bulundu. 1996 yılında bulunan farklı sınıflardaki ilaçlarla HIV pozitif olmak kronik bir sağlık sorunu olarak kabul ediliyor. Şu an 5 farklı sınıftan 30 civarında HIV tedavisinde kullanılan ilaç mevcut. HIV pozitif bir kişi herkes kadar sağlıklı ve uzun bir yaşam sürdürebilir.
7. HIV pozitif olup, HIV tedavisine erişimi olmayan milyonlarca kişi çaresizce ölümü bekliyor. Her yıl yaklaşık 2 milyon kişi bu sebeple yaşamını yitirmeye devam ediyor.
8. Tedaviye erişimi olan HIV pozitifleri ise hastalık değil ön yargılar öldürüyor. Birleşmiş Milletler'in raporlarına göre HIV pozitifler toplumda en fazla ayrımcılığa uğrayan gruplardan biri.
9. HIV pozitiflerin eğitimleri, çalışmaları, evlenme ve çocuk sahibi olmaları onların yasal haklarıdır.
9. HIV pozitiflerin eğitimleri, çalışmaları, evlenme ve çocuk sahibi olmaları onların yasal haklarıdır.
10. Bilgisizliğin, korkuya ve ön yargıya dönüşmesine izin vermeyin. HIV/AIDS hakkında bilgilenin ve bilgilerinizi diğer insanlarla paylaşın.
19 Temmuz 2012 Perşembe
HIV'i Yok Etmek: Berlin Hastası Örneği
Size, literatüre "Berlin Hastası" olarak geçen Timothy Ray Brown'dan ve ona uygulanan tedaviden bahsetmek isterim.
2007 yılı şubat ayında Berlin'de yaşayan ve hem kan kanser hem de HIV pozitif olan Timothy Ray Brown'a lösemi tedavisi için kan kök hücre (kemik iliği) nakli yapıldı. Bu naklin başlangıçta HIV'i yok etmek gibi bir amacı yoktu. Ancak kan kök hücresinin alındığı kişide, AIDS’e neden olan HIV’e karşı doğal direnç sağlayan bir gen mutasyonu gerçekleşmişti. Bu nakil sonrasında Brown kanseri yenmiş ve vücudunda HIV yok olmuştu. Aradan 5 yıl geçti. Brown HIV ilaçlarını 5 yıldır almıyor ve hala HIV taşımıyor. Konunun uzmanları kan kök hücre naklinin yüksek oranda ölüm riski taşıması sebebiyle kanser olmayan HIV pozitiflerde bu yöntemi uygulamayı düşünmüyorlar. Bu tedavide önce hastanın doğal bağışıklık sistemi güçlü ilaçlar ve radyasyonla yok ediliyor, sonra nakledilen donörün hücreleri yeni bir bağışıklık sistemi inşa ediyor. Bu prosedürün neden olduğu ölümlerin oranı ise yüzde 5.
Brown, kendisini araştırmacılara açmış durumda ve araştırmacılar bu yöntemin yaygınlaştırılabilmesi için çalışmalara devam etmekte.
2007 yılı şubat ayında Berlin'de yaşayan ve hem kan kanser hem de HIV pozitif olan Timothy Ray Brown'a lösemi tedavisi için kan kök hücre (kemik iliği) nakli yapıldı. Bu naklin başlangıçta HIV'i yok etmek gibi bir amacı yoktu. Ancak kan kök hücresinin alındığı kişide, AIDS’e neden olan HIV’e karşı doğal direnç sağlayan bir gen mutasyonu gerçekleşmişti. Bu nakil sonrasında Brown kanseri yenmiş ve vücudunda HIV yok olmuştu. Aradan 5 yıl geçti. Brown HIV ilaçlarını 5 yıldır almıyor ve hala HIV taşımıyor. Konunun uzmanları kan kök hücre naklinin yüksek oranda ölüm riski taşıması sebebiyle kanser olmayan HIV pozitiflerde bu yöntemi uygulamayı düşünmüyorlar. Bu tedavide önce hastanın doğal bağışıklık sistemi güçlü ilaçlar ve radyasyonla yok ediliyor, sonra nakledilen donörün hücreleri yeni bir bağışıklık sistemi inşa ediyor. Bu prosedürün neden olduğu ölümlerin oranı ise yüzde 5.
Brown, kendisini araştırmacılara açmış durumda ve araştırmacılar bu yöntemin yaygınlaştırılabilmesi için çalışmalara devam etmekte.
18 Temmuz 2012 Çarşamba
HIV İlaçlarının “Stratejik Kullanımı” HIV Bulaşmasını Sonlandırmaya Yardımcı Olabilir
Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) Genel Müdürü Margaret Chan, “Düşük ve orta gelirli ülkelerde her yıl 1 milyon kişinin HIV tedavisi almaya başladığını, ancak bu sayının 2 katı yeni HIV ile enfekte kişinin aramıza katıldığını”, söyledi. “Hayatları kurtaran ve HIV pozitiflerin sağlıklı yaşamasını sağlayan antiretroviral ilaçların daha stratejik kullanımıyla HIV yayılımının azaltılabileceğine dair kanıtların olduğunu” sözlerine ekledi.
2011 yılında pek çok ülkenin ortaklaşa yürüttüğü bir çalışmada, taraflardan birinin HIV pozitif ve diğerinin HIV negatif olduğu çiftlerde antiretroviral ilaç kullanımının HIV bulaşmasını %96 oranında azalttığı tespit edilmişti. Güney Afrika’da yürütülmüş olan başka bir çalışma da bu bulguları destekleyen sonuçlar vermişti. DSÖ HIV Bölümü’nden Dr. Hirnshall “Eğer daha çok HIV pozitife ilaç verebilir ve ilaç kullanımının devamlılığını sağlayabilirsek, kişilerdeki virüs seviyesini düşürmüş oluruz ve bu şekilde daha az insana HIV bulaşmasını sağlayabiliriz”, dedi. DSÖ, birinin HIV pozitif diğerinin HIV negatif olduğu çiftlerde, anneden bebeğe bulaşın önlenmesi için hamilelerde ve yüksek risk altındaki gruplarda olan kişilerde, kişinin bağışıklık sisteminin durumuna bakılmaksızın HIV tedavisine başlanmasını önermektedir. 22-27 Temmuz 2012 tarihleri arasında Washington D.C./ABD’de başlayacak olan XIX. Dünya AIDS Kongresi’nde, DSÖ bu görüşlerini daha kapsamlı bir şekilde sunacak.
kaynak: http://www.who.int
2011 yılında pek çok ülkenin ortaklaşa yürüttüğü bir çalışmada, taraflardan birinin HIV pozitif ve diğerinin HIV negatif olduğu çiftlerde antiretroviral ilaç kullanımının HIV bulaşmasını %96 oranında azalttığı tespit edilmişti. Güney Afrika’da yürütülmüş olan başka bir çalışma da bu bulguları destekleyen sonuçlar vermişti. DSÖ HIV Bölümü’nden Dr. Hirnshall “Eğer daha çok HIV pozitife ilaç verebilir ve ilaç kullanımının devamlılığını sağlayabilirsek, kişilerdeki virüs seviyesini düşürmüş oluruz ve bu şekilde daha az insana HIV bulaşmasını sağlayabiliriz”, dedi. DSÖ, birinin HIV pozitif diğerinin HIV negatif olduğu çiftlerde, anneden bebeğe bulaşın önlenmesi için hamilelerde ve yüksek risk altındaki gruplarda olan kişilerde, kişinin bağışıklık sisteminin durumuna bakılmaksızın HIV tedavisine başlanmasını önermektedir. 22-27 Temmuz 2012 tarihleri arasında Washington D.C./ABD’de başlayacak olan XIX. Dünya AIDS Kongresi’nde, DSÖ bu görüşlerini daha kapsamlı bir şekilde sunacak.
kaynak: http://www.who.int
HIV Pozitifler Oruç Tutabilir mi?
Müslümanlar için kutsal olan Ramazan ayı gelmek üzere. Bana sıkça sorulan sorulardan biridir; “HIV pozitifim ve oruç tutabilir miyim?”. Din alimi değilim ve sizi dini bir konuda yanlış yönlendirmek istemem ancak ilahiyat uzmanlarına göre ağır kronik hastalıkları olanlar bu görevden muaftırlar. HIV pozitif olan kişiler bağışıklık yetmezliğine neden olan HIV taşırlar ve HIV pozitif olmak kronik bir sağlık sorunu olarak kabul edilir.
HIV pozitiflerin bir kısmı henüz ilaca başlamamış, bir kısmı 24 saatte 1 kez bir, kısmı ise 12 saatte 1 kez ilaç alarak virüsle mücadele ederler. Özellikle 12 saatte bir ilaç alması gereken HIV pozitifler, imsak ile iftar arasının 12 saatten daha uzun olması sebebiyle ilaçlarını zamanında alamayacaklar. Oysa ki ilaç saatlerine uymak, HIV tedavisinin en önemli unsuru. 24 saatte 1 kez ilaç alan HIV pozitifler eğer ilaçlarını imsak ile iftar arasındaki bir saatte alıyorlarsa, ilaç saatini değiştirmek durumunda kalacaklar ki bu da tedavinin aksamasına neden olabilir. Henüz ilaca başlamamış olanlar ise vücutlarında gezinen ve onların bağışıklık sitemini zayıflatan bir virüs ile yaşadıklarını düşünerek, bağışıklık sitemini güçlü tutacak şekilde beslenmeliler. Bu kişiler, oruç tutmaları durumunda özellikle sahurda bol su tüketmeli ve tüm gıda gruplarından dengeli bir şekilde beslenmeliler.
Oruç tut ya da tutma diyemem. Sonuç olarak oruç tutmak kişisel bir eylemdir ve kararı kişiler kendileri verirler. Ancak alacakları riskler yukarıda anlattığım gibidir. Oruç tutamamak sizin psikolojinizi olumsuz etkileyecekse belki de tutmanız sizin için daha doğru olabilir. Oruç tutamadığınız için bunun yerine aç insanları doyurabilir ve fakirlere yardımcı olabilirsiniz. Hayırlı Ramazanlar.
HIV pozitiflerin bir kısmı henüz ilaca başlamamış, bir kısmı 24 saatte 1 kez bir, kısmı ise 12 saatte 1 kez ilaç alarak virüsle mücadele ederler. Özellikle 12 saatte bir ilaç alması gereken HIV pozitifler, imsak ile iftar arasının 12 saatten daha uzun olması sebebiyle ilaçlarını zamanında alamayacaklar. Oysa ki ilaç saatlerine uymak, HIV tedavisinin en önemli unsuru. 24 saatte 1 kez ilaç alan HIV pozitifler eğer ilaçlarını imsak ile iftar arasındaki bir saatte alıyorlarsa, ilaç saatini değiştirmek durumunda kalacaklar ki bu da tedavinin aksamasına neden olabilir. Henüz ilaca başlamamış olanlar ise vücutlarında gezinen ve onların bağışıklık sitemini zayıflatan bir virüs ile yaşadıklarını düşünerek, bağışıklık sitemini güçlü tutacak şekilde beslenmeliler. Bu kişiler, oruç tutmaları durumunda özellikle sahurda bol su tüketmeli ve tüm gıda gruplarından dengeli bir şekilde beslenmeliler.
Oruç tut ya da tutma diyemem. Sonuç olarak oruç tutmak kişisel bir eylemdir ve kararı kişiler kendileri verirler. Ancak alacakları riskler yukarıda anlattığım gibidir. Oruç tutamamak sizin psikolojinizi olumsuz etkileyecekse belki de tutmanız sizin için daha doğru olabilir. Oruç tutamadığınız için bunun yerine aç insanları doyurabilir ve fakirlere yardımcı olabilirsiniz. Hayırlı Ramazanlar.
16 Temmuz 2012 Pazartesi
Anneden Bebeğe HIV Bulaşı Yarı Yarıya Düştü
BM Çocuklara Yardım Fonu Unicef'in AIDS'le Mücadele Bölümü Başkanı Craig McClure, HIV'in anneden bebeğe geçmesiyle mücadelede büyük başarı kaydettiklerini ve bunun bir dönüm noktası olabileceğini açıkladı.
Washington'da 22-27 Temmuz'da düzenlenecek uluslararası AIDS konferansından önce AFP'ye açıklama yapan McClure, hastalıkla mücadelede ilk kez bu kadar başarılı olunduğunu ifade etti.
Gençlerde HIV'in önününe geçilmesiyle ilgili çalışmaların hala sürdüğünü belirten McClure, virüsün anneden bebeğe gebelikte, doğum esnasında ya da emzirme döneminde geçmesinin engellenmesinde büyük gelişme kaydedildiğini söyledi.
Son yıllardaki çabalar sayesinde anneden bebeğe HIV bulaşma oranının 2003-2010'da neredeyse yarı yarıya düştüğünü vurgulandı.
McClure, Unicef'in 2015 yılı hedefinin yeni doğan bebeklerde hastalığı yüzde 90 azaltmak ve AIDS'e bağlı anne ölümlerini yarı yarıya indirmek olduğunu belirtti.
Gebelerin sağlık hizmetlerine ulaşabildiği zengin ülkelerde, HIV'in anneden bebeğe geçme vakasının yok denecek kadar az. Uzmanlar, vakaların görüldüğü 22 ülkenin 21'nin Afrika ve Hindistan'da olduğunun altını çiziyor. McClure, söz konusu ülkelerde, gebelik sırasında yapılan bir test sayesinde, erken müdahaleyle hastalığın günde tek hapla tedavi edilebileceğine dikkati çekti. McClure, 22 ülkedeki HIV pozitif olan tüm kadınlara yönelik tedavilerin yaygınlaştırılmasını istedikleri söyledi. 2010'da HIV pozitiflerin yaklaşık yarısının (6 milyon kişi) AIDS tedavisi gördüğü, bu sayının 2015'e 15 milyonu geçmesinin beklendiği bildirildi. Rakamların oldukça memnun edici olduğunu ve çalışmalara devam ettiklerini söyleyen McClure, 15 yaşından küçük HIV pozitif çocukların ne yazık ki sadece yüzde 25'inin tedavi edildiğini de ifade etti. McClure, hastalığın 11-18 yaşındaki gençlerde engellenmesi konusunda hala yolun başında olduklarını vurguladı. Okullarda cinsel eğitimin hala ahlaki tartışmalara konu olduğunu ve bunun da işleri daha da zorlaştırdığını belirten McClure, Unicef'in sadece gençlere yönelik bir program yürütmeyi düşündüğünü ve pilot projeler hazırladığını duyurdu.
Kaynak: AA
Gebelerin sağlık hizmetlerine ulaşabildiği zengin ülkelerde, HIV'in anneden bebeğe geçme vakasının yok denecek kadar az. Uzmanlar, vakaların görüldüğü 22 ülkenin 21'nin Afrika ve Hindistan'da olduğunun altını çiziyor. McClure, söz konusu ülkelerde, gebelik sırasında yapılan bir test sayesinde, erken müdahaleyle hastalığın günde tek hapla tedavi edilebileceğine dikkati çekti. McClure, 22 ülkedeki HIV pozitif olan tüm kadınlara yönelik tedavilerin yaygınlaştırılmasını istedikleri söyledi. 2010'da HIV pozitiflerin yaklaşık yarısının (6 milyon kişi) AIDS tedavisi gördüğü, bu sayının 2015'e 15 milyonu geçmesinin beklendiği bildirildi. Rakamların oldukça memnun edici olduğunu ve çalışmalara devam ettiklerini söyleyen McClure, 15 yaşından küçük HIV pozitif çocukların ne yazık ki sadece yüzde 25'inin tedavi edildiğini de ifade etti. McClure, hastalığın 11-18 yaşındaki gençlerde engellenmesi konusunda hala yolun başında olduklarını vurguladı. Okullarda cinsel eğitimin hala ahlaki tartışmalara konu olduğunu ve bunun da işleri daha da zorlaştırdığını belirten McClure, Unicef'in sadece gençlere yönelik bir program yürütmeyi düşündüğünü ve pilot projeler hazırladığını duyurdu.
Kaynak: AA
Çin'den HIV/AIDS Aşısı Umudu
Dünyanın en hızlı gelişen ülkesi konumunda yer alan Çin, tıp alanında da çalışmalarını sürdürüyor. Çinli bilim adamları, AIDS hastalığına karşı yürüttüğü çalışmalarda büyük bir ilerleme kaydettiğini açıkladı.
Journal of Virology'de yayımlanan haberde, Çin Bilimler Akademisi'ne bağlı Shanghai Pastör Enstitüsü'nden bilim adamlarının AIDS aşısı üzerindeki çalışmalarına yer verildi.
Çinli bilim adamlarının çalışmalarında, sinekler üzerinde başarılı olan aşının fareler üzerinde denendiği ve farelerin HIV-1 virüsüne karşı bağışıklık geliştirdiğini kaydetti. AIDS aşısı konusunda bir sonraki aşamada maymunlar üzerinde deney yapılacağı belirtilirken, gerçekleştirilecek deneylerde de başarı sağlanması halinde, aşının insanlar üzerinde denenmeye başlanacağı bildirildi.
Dünyada AIDS hastalığına yol açan HIV virüsünü yok edebilen bir aşı henüz geliştirilmedi. Söz konusu ölümcül hastalığa karşı geliştirilen ilaçlar yalnızca virüsün çoğalmasını sınırlama yeteneğine sahip bulunuyor.
Dünyanın en kalabalık ülkesi Çin'de, 2011 yılında 28 bin kişi AIDS'den hayatını kaybederken, 48 bin kişiye de HIV virüsü bulaştı.
Kaynak: Cihan Haber Ajansı
Kaynak: Cihan Haber Ajansı
HIV Bulaşmasını Önleyen İlaca Onay
ABD Gıda ve İlaç Dairesi (FDA), Gilead Sciences tarafından üretilen ve 2004 yılından bu yana HIV tedavisinde kullanılan Truvada adlı ilaca, HIV bulaşma ihtimali yüksek kişilerde önleyici tedavi amacıyla kullanılmasına onay verdi. Yapılan bilimsel çalışmalar Truvada kullanımının %44-%73 arasındaki oranlarda HIV bulaşmasını önlediğini ispatladı. Truvada, %100 koruma sağlamasa da HIV'i önlemede kullanılabilecek ilaç ilaç olarak tarihe geçti.
Yorumum: Umut verici bir gelişme olmakla birlikte; ilacın yüksek maliyetli oluşu, tam koruma sağlamaması, olası yan etkileri ve kullanımı sırasında HIV ile enfekte olunması durumunda HIV'in ilaca direnç geliştirme ihtimali bu gelişmeyi gölgeleyen unsurlar. Kondom, HIV bulaşmasını önlemede hala en etkili yöntem.
Yorumum: Umut verici bir gelişme olmakla birlikte; ilacın yüksek maliyetli oluşu, tam koruma sağlamaması, olası yan etkileri ve kullanımı sırasında HIV ile enfekte olunması durumunda HIV'in ilaca direnç geliştirme ihtimali bu gelişmeyi gölgeleyen unsurlar. Kondom, HIV bulaşmasını önlemede hala en etkili yöntem.
Dünyada HIV/AIDS 2012
- 34 milyondan fazla kişi HIV ile yaşıyor
- Bunların 3.4 milyonu 15 yaş altı çocuklar
- Son 1 yıl içinde 2.7 milyon kişi HIV ile enfekte oldu
- Bunların 390.000 i 15 yaş altı çocuklar
- Her saat 300 ve her gün 7000 kişiye HIV bulaşıyor
- Son 1 yıl içinde 1.8 milyon kişi AIDS sebebiyle yaşamını kaybetti
- Bunların 250.000 i 15 yaş altı çocuklar
- HIV'in ilk ortaya çıktığı günden bu yana 60 milyon kişi HIV ile enfekte oldu ve bunların 30 milyonu yaşamını kaybetti
Sahra-Altı Afrikası:
HIV ile yaşayan kişilerin %67 si bu bölgede bulunuyor. Bölgede 22.9 milyon kişi HIV pozitif. HIV pozitif çocukların %91'i yine bu bölgede yaşıyor. Son 1 yıl içinde bölgede 1.9 milyon kişi yeni enfekte oldu ve 1.2 milyon kişi AIDS sebebiyle yaşamını yitirdi.
Asya Pasifik:
Son 1 yıl içinde 350.000 kişi HIV ile enfekte oldu ve 308.000 kişi AIDS'e bağlı hastalıklardan yaşamını yitirdi. Bölgede yaşayan HIV pozitif sayısı 4.8 milyon.
Orta ve Güney Amerika:
Bölgede 1.5 milyon kişi HIV ile yaşıyor. Son 1 yıl içinde 100.000 kişi HIV tanısı aldı ve 67.000 kişi AIDS sebebiyle yaşamını yitirdi.
Kuzey Afrika ve Ortadoğu:
Bölgede yaşayan HIv pozitif sayısı 470.000. Son 1 yılda 59.000 kişi yeni HIV tanısı aldı ve 35.000 erişkin ve çocuk AIDS sebebiyle yaşamını yitirdi.
Doğu Avrupa ve Orta Asya:
Son 1 yıl içinde 160.000 kişi HIV tanısı alırken 90.000 kişi yaşamını yitirdi. Bölgedeki HIV pozitif sayısı 1.5 milyon.
Batı ve Orta Avrupa:
Bölgede yaşayan HIV pozitif sayısı 840.000. Son 1 yıl içinde 30.000 yeni HIv enfeksiyonu tespit edildi ve 9.900 kişi AIDS'e bağlı hastalıklar sebebiyle yaşamını yitirdi.
15 Temmuz 2012 Pazar
Viral Yük (HIV RNA/HIV PCR) Testi
HIV tanısı alan kişilerden kan örneği alınarak uygulanan ve kişinin vücudundaki HIV miktarını ölçen teste Viral Yük testi denir. Bu teste, HIV RNA ya da HIV PCR testleri de denebilmektedir. CD4 testi ile birlikte uygulanarak kişinin mevcut sağlık durumunu ortaya koyar. Tedavi sürecinde her 3 ayda bir testlerin tekrarlanması gerekmektedir.
Viral Yük testi, mililitre kandaki HIV sayısına bakar. Tanı alındığında yapılan testlerde 10000-100000 kopya/ml arasında bir sonuç verebilir. HIV ilaçlarını kullanmaya başladıktan sonraki 6 ay içinde bu sayının saptanamayacak seviyede olması beklenir. Viral Yükü ölçen testler cihaz türüne göre 20-400 kopya/ml altını ölçemez ve test sonucu negatif yada saptanamadı şeklinde gelir. Bu, kanda HIV tespit edilemediği anlamına gelse de vücutta HIV bulunmadığı anlamına gelmez. HIV, hücrelerin DNA'sıyla birleşerek hücrelerde varlıklarını sürdürürler ve Viral Yük testlerinde bunlar görülemez.
Tedavi altındaki HIV pozitiflerde, tedavi boyunca Viral Yük'ün negatif kalması beklenir. Viral Yük negatife düştükten sonra yapılan testlerde artış gösteren sonuçlar, kullanılan ilaçlara karşı HIV'in direnç geliştirdiği yani ilaçların artık işe yaramadığı anlamına gelebilir. Ancak 1000 kopya/ml ye kadar olan ufak artışlar çoğunlukla "blip" olarak adlandırılır. Blipler, ilaçlara direnç gelişmemesine rağmen gerçekleşen ufak artışlardır. Viral Yük testi sonucu bir önceki negatifken 1000kopya/ml ye kadar bir sonuç verdiyse testin 1 ay içinde yeniden tekrarlanması önerilir. Bu, artışın blip mi yoksa direnç mi olduğunun bir an önce tespit edilebilmesi için gereklidir. Yapılan 2. testin sonucu 1000 kopya/ml üzerindeyse, direnç testi yapılması ve neticesine göre ilaç değişikliği düşünülmelidir.
HIV PCR testleri, HIV tanısını koymada kullanılan testlerden biri olmakla birlikte yüksek maliyeti ve her yerde uygulanamaması sebebiyle tercih edilmez. Genellikle 2. haftadan itibaren doğru sonuç verme özelliğine sahiptir.
Buradaki bilgiler geneldir ve sizin özel durumunuza göre değişiklik arz edebilir. Doktorunuzla bu konularda görüş alışverişinde bulunmaktan çekinmeyin.
Viral Yük testi, mililitre kandaki HIV sayısına bakar. Tanı alındığında yapılan testlerde 10000-100000 kopya/ml arasında bir sonuç verebilir. HIV ilaçlarını kullanmaya başladıktan sonraki 6 ay içinde bu sayının saptanamayacak seviyede olması beklenir. Viral Yükü ölçen testler cihaz türüne göre 20-400 kopya/ml altını ölçemez ve test sonucu negatif yada saptanamadı şeklinde gelir. Bu, kanda HIV tespit edilemediği anlamına gelse de vücutta HIV bulunmadığı anlamına gelmez. HIV, hücrelerin DNA'sıyla birleşerek hücrelerde varlıklarını sürdürürler ve Viral Yük testlerinde bunlar görülemez.
Tedavi altındaki HIV pozitiflerde, tedavi boyunca Viral Yük'ün negatif kalması beklenir. Viral Yük negatife düştükten sonra yapılan testlerde artış gösteren sonuçlar, kullanılan ilaçlara karşı HIV'in direnç geliştirdiği yani ilaçların artık işe yaramadığı anlamına gelebilir. Ancak 1000 kopya/ml ye kadar olan ufak artışlar çoğunlukla "blip" olarak adlandırılır. Blipler, ilaçlara direnç gelişmemesine rağmen gerçekleşen ufak artışlardır. Viral Yük testi sonucu bir önceki negatifken 1000kopya/ml ye kadar bir sonuç verdiyse testin 1 ay içinde yeniden tekrarlanması önerilir. Bu, artışın blip mi yoksa direnç mi olduğunun bir an önce tespit edilebilmesi için gereklidir. Yapılan 2. testin sonucu 1000 kopya/ml üzerindeyse, direnç testi yapılması ve neticesine göre ilaç değişikliği düşünülmelidir.
HIV PCR testleri, HIV tanısını koymada kullanılan testlerden biri olmakla birlikte yüksek maliyeti ve her yerde uygulanamaması sebebiyle tercih edilmez. Genellikle 2. haftadan itibaren doğru sonuç verme özelliğine sahiptir.
Buradaki bilgiler geneldir ve sizin özel durumunuza göre değişiklik arz edebilir. Doktorunuzla bu konularda görüş alışverişinde bulunmaktan çekinmeyin.
14 Temmuz 2012 Cumartesi
T Hücreleri (CD4 ve CD8 nedir)?
T-hücreleri bağışıklık sistemi içinde önemli bir rol oynamaktadır ve akyuvarların bir alt grubudur. T-hücrelerinin iki önemli türü vardır.
CD4 hücreleri: Bu hücrelerin yüzeylerinde CD4 adlı molekül bulunur. T yardımcı hücreleri olarak adlandırılan CD4 hücreleri enfeksiyonlara karşı vücudun cevabını başlatırlar.
CD8 hücreleri: Bu tür T-hücrelerinin yüzeyinde CD8 adlı molekül bulunur. Öldürücü hücreler de denilen CD8 hücreleri, kanser ve virüslerle mücadeleye aracılık ederler. CD8 hücreleri aynı zamanda antikor oluşturarak vücuda giren yabancıyla mücadele eder.
HIV bir retrovirüstür, yani çoğalabilmek için konakçı hücrelere ihtiyaç duyar. CD4 hücreleri, HIV'in kendini çoğaltması için vücudumuzda kullandıkları hücrelerdir. HIV, CD4 hücresine yapışır, içine girer, hücreyi enfekte ederek ona zarar verir. CD4 hücresi içinde çoğalan HIV, o CD4 hücresinden çıkar ve kendine yeni bir CD4 hücresi arar. Aşağıda HIV'in yaşam döngüsü resmedilmiştir.
CD4 sayısı, alınan kan numunesinin teste tabi tutulmasıyla hesaplanır. HIV ile enfekte olmayan kişilerde çeşitlilik göstermekle birlikte genellikle 1 milimetreküp kanda 600-1200 adettir.
HIV ile enfekte kişilerde CD4 sayısı yıllar içinde düşüş gösterir ve CD4 sayısının 200'ün altında olması, vücudun fırsatçı enfeksiyonlara oldukça açık hale geldiği anlamına gelir.
CD4 sayısı 350-500 aralığındayken tedavi önerilir. Bazı durumlarda 500'ün üzerinde CD4 sayısı olmasına rağmen tedavi önerilmektedir.
CD4 sayısı 200'ün altındaysa HIV tedavisiyle birlikte fırsatçı enfeksiyonlara karşı profilaktik(önleyici) antibiyotik tedavisi de uygulanır. Tedaviyle birlikte CD4 sayısı 200'ün üzerine çıktığında profilaktik antibiyotik tedavisi kesilir.
CD4 testine genellikle 3 ayda bir bakılır. Bu, henüz tedaviye başlanmadıysa başlama zamanının belirlenmesi, başlandıysa da tedavinin etkili olup olmadığını belirlemek için gereklidir.
Buradaki bilgiler geneldir. Sizin özel durumlarınız sebebiyle tedavi seçimleri ve test sıklığı farklılık gösterebilir.
CD4 hücreleri: Bu hücrelerin yüzeylerinde CD4 adlı molekül bulunur. T yardımcı hücreleri olarak adlandırılan CD4 hücreleri enfeksiyonlara karşı vücudun cevabını başlatırlar.
CD8 hücreleri: Bu tür T-hücrelerinin yüzeyinde CD8 adlı molekül bulunur. Öldürücü hücreler de denilen CD8 hücreleri, kanser ve virüslerle mücadeleye aracılık ederler. CD8 hücreleri aynı zamanda antikor oluşturarak vücuda giren yabancıyla mücadele eder.
HIV bir retrovirüstür, yani çoğalabilmek için konakçı hücrelere ihtiyaç duyar. CD4 hücreleri, HIV'in kendini çoğaltması için vücudumuzda kullandıkları hücrelerdir. HIV, CD4 hücresine yapışır, içine girer, hücreyi enfekte ederek ona zarar verir. CD4 hücresi içinde çoğalan HIV, o CD4 hücresinden çıkar ve kendine yeni bir CD4 hücresi arar. Aşağıda HIV'in yaşam döngüsü resmedilmiştir.
CD4 sayısı, alınan kan numunesinin teste tabi tutulmasıyla hesaplanır. HIV ile enfekte olmayan kişilerde çeşitlilik göstermekle birlikte genellikle 1 milimetreküp kanda 600-1200 adettir.
HIV ile enfekte kişilerde CD4 sayısı yıllar içinde düşüş gösterir ve CD4 sayısının 200'ün altında olması, vücudun fırsatçı enfeksiyonlara oldukça açık hale geldiği anlamına gelir.
CD4 sayısı 350-500 aralığındayken tedavi önerilir. Bazı durumlarda 500'ün üzerinde CD4 sayısı olmasına rağmen tedavi önerilmektedir.
CD4 sayısı 200'ün altındaysa HIV tedavisiyle birlikte fırsatçı enfeksiyonlara karşı profilaktik(önleyici) antibiyotik tedavisi de uygulanır. Tedaviyle birlikte CD4 sayısı 200'ün üzerine çıktığında profilaktik antibiyotik tedavisi kesilir.
CD4 testine genellikle 3 ayda bir bakılır. Bu, henüz tedaviye başlanmadıysa başlama zamanının belirlenmesi, başlandıysa da tedavinin etkili olup olmadığını belirlemek için gereklidir.
Buradaki bilgiler geneldir. Sizin özel durumlarınız sebebiyle tedavi seçimleri ve test sıklığı farklılık gösterebilir.
Etiketler:
CD4
,
CD4 Hücreleri
,
CD4 Testi
,
CD8
,
CD8 Hücreleri
,
T Hücreleri
Türkiye'de HIV/AIDS 2012
Türkiye'de, tüm dünyada olduğu gibi HIV tanısı alan kişilerin istatistikleri tutulur. Bu veri toplama işlemine sürveyans denir. HIV, diğer pek çok bulaşıcı hastalık gibi bildirimi zorunludur. Bu bildirimler tanıyı koyan merkez tarafından Sağlık Bakanlığı'na, D8 formu adı verilen bir form doldurularak ve tanı alan kişilerin kimlik bilgileri deşifre edilmeyecek şekilde kodlu olarak yapılır. Bu istatistiklerdeki (sürveyanstaki) amaç hastalığın yayılımının belirlemek ve buna göre sağlık politikalarını oluşturmak. Aşağıdaki tablolar T.C. Sağlık Bakanlığı'nın açıklamış olduğu son istatistikler yani buradaki veriler resmi veriler. HIV pozitif olduğunu bilmeyenler ve henüz bildirimi yapılmamış olanlar bu sayılara dahil değil. Uzmanlar, gerçek sayıların en az birkaç kat daha fazla olduğunu tahmin etmektedirler. Benim şahsi görüşüm ise gerçek sayının 15000-30000 arasında olabileceği yönünde.
T.C. SAĞLIK BAKANLIĞI HIV/AIDS
VERİ TABLOLARI
|
01 EKİM 1985 – 31 ARALIK 2011
|
TEMEL
SAĞLIK HİZMETLERİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ,
BULAŞICI
VE SALGIN HASTALIKLARIN KONTROLÜ DAİRE BAŞKANLIĞI,
ZÜHREVİ
HASTALIKLAR ŞUBESİ
|
TÜRKİYE’DE BİLDİRİLEN AIDS VAKA VE
TAŞIYICILARININ YILLARA GÖRE DAĞILIMI
YILLAR
|
AIDS
|
HIV (+)
|
TOPLAM
|
1985
|
1
|
1
|
2
|
1986
|
2
|
3
|
5
|
1987
|
7
|
27
|
34
|
1988
|
9
|
26
|
35
|
1989
|
11
|
20
|
31
|
1990
|
14
|
19
|
33
|
1991
|
17
|
21
|
38
|
1992
|
28
|
36
|
64
|
1993
|
29
|
45
|
74
|
1994
|
34
|
52
|
86
|
1995
|
34
|
57
|
91
|
1996
|
37
|
82
|
119
|
1997
|
38
|
105
|
143
|
1998
|
29
|
80
|
109
|
1999
|
28
|
91
|
119
|
2000
|
46
|
112
|
158
|
2001
|
40
|
144
|
184
|
2002
|
48
|
142
|
190
|
2003
|
52
|
145
|
197
|
2004
|
47
|
163
|
210
|
2005
|
37
|
295
|
332
|
2006
|
35
|
255
|
290
|
2007
|
24
|
352
|
376
|
2008
|
49
|
401
|
450
|
2009
|
75
|
453
|
528
|
2010
|
70
|
557
|
627
|
2011
|
80
|
619
|
699
|
TOPLAM
|
921
|
4.303
|
5.224
|
TÜRKİYE’DE BİLDİRİLEN HIV/AIDS
VAKALARININ,
YAŞ VE CİNSİYETE GÖRE
DAĞILIMI, 2011
YAŞ GRUPLARI
|
ERKEK
|
KADIN
|
TOPLAM
|
0
|
19
|
7
|
26
|
1-4
|
11
|
18
|
28
|
5-9
|
7
|
11
|
18
|
10-14
|
6
|
4
|
10
|
15-19
|
36
|
43
|
74
|
20-24
|
282
|
260
|
502
|
25-29
|
504
|
299
|
742
|
30-34
|
632
|
246
|
811
|
35-39
|
594
|
158
|
684
|
40-49
|
795
|
196
|
868
|
50-59
|
408
|
131
|
503
|
60+
|
225
|
49
|
258
|
Bilinmeyen
|
210
|
100
|
304
|
TOPLAM
|
3.729
|
1.495
|
5.224
|
TÜRKİYE’DE BİLDİRİLEN, OLASI BULAŞMA
YOLUNA GÖRE HIV/AIDS VAKALARININ, DAĞILIMI, 2011
OLASI BULAŞMA YOLU
|
|
Homo/biseksüel cinsel ilişki
|
443
|
Damar içi madde bağımlılığı
|
152
|
Homoseksüel/Biseksüel cinsel ilişki + Damar
içi madde bağımlılığı
|
10
|
Hemofili hastalığı
|
11
|
Transfüzyon
|
57
|
Heteroseksüel cinsel ilişki
|
2.753
|
Anneden bebeğe geçiş
|
70
|
Nozokomiyal bulaşma
|
24
|
Bilinmeyen
|
1.704
|
TOPLAM
|
5.224
|
Kaydol:
Kayıtlar
(
Atom
)