BUNLARI BİLİYOR MUSUNUZ?

Dünyada yaklaşık 10 milyon HIV pozitifin ilaçlara erişimi olmadığı için çaresizce ölümü beklediğini, oysa ki tedavi gören HIV pozitif bir kişinin herkes kadar sağlıklı ve uzun bir yaşam sürdürebileceğini...

9 Kasım 2011 Çarşamba

Dünya AIDS Günü Hakkında

Dünya AIDS Günü nedir?

Dünya AIDS günü, 1988 yılından beri 1 Aralıklarda dünyanın ilgisini HIV/AIDS gerçeğine çekmek üzere çeşitli etkinliklerin düzenlendiği gündür. HIV ile yaşayan kişileri desteklemek, AIDS sebebiyle yaşamlarını kaybedenleri anmak, topluma HIV/AIDS ile ilgili doğru bilgileri aktarmak gibi misyonlarla etkinlikler gerçekleştirilir.

Dünya AIDS Günü neden önemlidir?

Tüm dünyada 33 milyon kişi HIV ile yaşamaktadır ve 1981 yılından günümüze 30 milyon kişi AIDS sebebiyle yaşamını kaybetmiştir. Dünya tarihindeki en yıkıcı salgınlardan biri olmuştur. Buna karşın kişiler HIV'in nasıl bulaşıp nasıl bulaşmadığını hala bilmemektedir. HIV ile yaşayan kişiler toplumdan dışlanmaktadır. HIV, tedavilerle kronik bir sağlık sorunu haline gelmesine rağmen hala milyonlarca kişi bu tedavilere erişememektedir. Dünya AIDS günü toplumları bilgilendirmek, hükümetlere sorumluluklarını hatırlatmak ve HIV ile yaşayan kişilere destek olmak için iyi bir fırsattır.

Dünya AIDS Günü'nde ne yapabilirim?

Türkiye'de 1 Aralık Dünya AIDS Günü etkinlikleri Pozitif Yaşam Derneği öncülüğünde organize edilmektedir. Bu organizasyonun en kapsamlı etkinliği Beyoğlu/İstanbul'da gerçekleştirilen yürüyüştür. Bu yürüyüşe katılabilirsiniz. Ya da HIV/AIDS'in sembolü olan kırmızı kurdeleyi gün boyunca yakanıza takarak günün önemini çevrenizdekilerle paylaşabilirsiniz.

Pozitifiz Facebook sayfasını takip edin!

7 Kasım 2011 Pazartesi

HIV Ag/Ab Combo (Combi) Testleri

HIV şüphesi taşıyan kişiler bir an önce durumlarını öğrenmek isterler. HIV ile temas şüphesinden hemen sonra sonuç veren testler bulunmadığı için bu bekleme süresi gerçekten çok zordur. Son yıllarda güvenilir  ve nispeten erken dönemde sonuç verebilmesi açısından HIV ag/ab combo testleri (hem antijende hem de antikorda hiv taraması yapan testler) yaygınlaşmıştır. Peki tam olarak HIV ag/ab combo testleri nasıl çalışır?

P24 hiv e özgü viral bir proteindir. HIV in vucuda alımından yaklaşık 2 hafta sonra, p24 antijenemi dönemi başlar ve birkaç hafta sürer. 1-3 ay içinde zarf gp4, gp120 ve çekirdek p24 antijenine karşı IgM ve IgG antikorları sentezlenmeye başlar. Antikorların oluşması için geçen pencere döneminde p24 antijeninin saptanması önemlidir. Anti-HIV Ag/ab, Combo testi, HIV 1,2´ye karşı olusan antikorları ve p24 antijenini saptayan kantitatif mikropartikül enzim immüno-assay testidir.

P24 antijeni 2-6 hafta arası en yüksek düzeyindedir ve testlerde bu dönemde saptanabilir. HIV'e karşı vücudun antikor üretmesi ise genellikle 1. aydan itibaren başlar. Dolayısıyla HIV ag/ab combo testi yaptırmayı düşünüyorsanız size riskli temastan 1 ay sonra yaptırmanızı öneririm. 1. ay genellikle hem p24 antijeninin yüksek olduğu bir dönemdir hem de artık hiv e karşı antikorların oluşumu başlamıştır.

Pozitifiz Facebook sayfasını takip edin!

6 Kasım 2011 Pazar

HIV ve AIDS Fobisi Nedir?

Fobi kelime anlamıyla belli bir konuda takıntılı olmak ve bu takıntıya bağlı olarak irrasyonel korku ve kaygı yaşamaktır. Hiv fobisi ya da aids fobisi yaşayan kişiler hiv ile enfekte olduklarını düşünerek korku ve kaygı yaşarlar. Aslında yaptırdıkları hiv testleri onların hiv negatif olduğunu söylemektedir. Zaten hiv in bulaşması için gerekli olan riskleri de aslında almamışlardır. Hiv açısında hiçbir risk içermeyen cinsel temasları olmasına rağmen onun yaşamında hiv ya da aids fobisi yer etmiştir artık. Test yaptırmaya devam edecektir. Bu yıllarca sürebilir çünkü ona göre testler yanılmaktadır. Psikolojisi o kadar bozulmuştur ki yaşamına devam etmekte zorlanır. Psikolojik sağlığı beden sağlığını da tehdit edecektir. İnternette aids belirtisi olarak okuduğu hastalıkları yaşamaya başlar. Çevresindeki kişilere hiv bulaştırdığına da inanacaktır. Hiv in bulaş yollarını, risklerini ve test sonuçlarını hatırlatmak onu ikna etmez. Pek çok kaynaktan araştırmalar yapar. Enfeksiyon doktorlarına gider, derdini anlatmaya çalışır ama artık onu kimse dinlemek istemez. Bu kişilerin akıllarına psikolojik yardım almak aklına gelmez. İçine düştüğü durumun aslında fiziksel bir durum değil de psikolojik bir durum olduğuna inanmaz.

Hiv ya da aids fobisi yaşayan kişiler aşağı yukarı bunları yaşarlar. Peki bu fobiyi tetikleyen unsurlar nelerdir? Ben kişisel olarak bunu hiv/aids hakkındaki toplumsal ön yargılarımıza bağlıyorum. Hiv/Aids hakkında yanlış bildiklerimiz bizleri hiv fobisi batağına sürüklüyor. Kişilerin inançları, kültürel çevresi ve din  aids korkusunu besleyebiliyor. Toplumsal olarak yanlış kabul edildiğine inandığımız bir şeyin cezası olarak düşünülüyor "aids olmak". Hiv fobisi yaşayan kişiler yanlış olarak kabul ettikleri bir davranışları sonrasında (örneğin eşi aldatma, eşcinsel bir ilişki yaşama gibi) cezalandırılmayı bekliyor. Hiv pozitif olmasalar da yaşadıkları bu korkuyla kendilerini cezalandırmış oluyorlar.

Hiv fobisi yaşayan kişiler yardımcı olur mu bilmem ama aşağıda yazdığım cümleleri bir kaç kez okusunlar;
  • Hiv pozitif olmak bir ceza değildir.
  • Hiv belli grupların hastalığı değildir.
  • Hiv pozitifler suçlu değildir.
  • Hiv kronik bir sağlık sorunudur. Ölümcül değildir.
  • Sosyal ilişkilerle hiv bulaşmaz.

Pozitifiz Facebook sayfasını takip edin!

4 Kasım 2011 Cuma

HIV P24 Antijen ve Antikor Testleri

HIV ile temas edildiği ve HIV bulaşının olabileceği şüphesi durumunda hemen test yaptırıp bu kaygı dolu sürecin sonlanmasını isteriz. Ancak, testlerle virüsün bulaşıp bulaşmadığı hemen anlaşılamamaktadır.

Rutinde kullanılan elisa testleri HIV’e karşı vücutta oluşan antikorların varlığına bakar. Bu antikorlar, vücutta virüsün girişinden (şüpheli temastan) itibaren 2 hafta sonra ortaya çıkmaktadır ve laboratuvarlarda kullanılan elisa yöntemiyle genelde ancak 1-3 ay sonra tespit edilebilmektedirler. 2. haftadan önce vücut HIV'e karşı henüz antikor oluşturmadığı için elisa yöntemiyle yapılan testlerin sonuç verebilmeleri oldukça zordur. Şüpheli cinsel ilişkiden ya da temastan itibaren daha erken sürede sonuç alabilmek için, antijen arayan testler düşünülebilir. Çünkü kişinin kanında HIV p24 antijeni örneğin HIV içeren kan nakli gibi yüksek miktarda virüs bulaşması olan durumlarda, bulaşmadan sonraki ilk 24 saatte bile yüksek miktarda saptanabilmektedir. Cinsel ilişkiyle bulaşma olan durumlarda ise virüs önce vücutta bir çoğalma dönemi geçirmekte ve bulaşmadan 2 hafta kadar sonra kanda hiv p24 antijeni saptanabilmektedir. Bu sırada henüz vücutta HIV'e karşı savunma geliştirmemiş ve antikor oluşturmamıştır. HIV p24 antijeni, şüpheli ilişkiden sonraki 2-6 hafta içinde kanda yüksek düzeyde bulunmakta, daha sonra düzeyi düşmektedir. Bu dönemde hiv antikorları henüz ölçülebilir düzeye ulaşmayabileceği için HIV p24 antijeni bakılması, erken tanı olanağı sağlamaktadır.

Ancak HIV p24 antijen testinin pozitif sonuç vermesi sonrasında elisa yöntemiyle tekrar test olunması ve pozitif bir sonuç durumunda da bunun doğrulanması için Western Blot testi yapılması gerekecek. Eğer sakinliğinizi koruyabiliyorsanız riskli temastan 1-3 ay sonra elisa testi yaptırmanızı öneririm. Çünkü hiv p24 antijen testinizi sağlık güvencesi kapsamında yaptırmanız pek mümkün olmayacak.

Şüpheli bir temasınız sonrasında gerekli testlerinizi yaptırıp, sonuçlarını beklerken hem kendinizi hem de başkalarını korumak adına cinsel ilişkilerinizde muhakkak kondom kullanmayı unutmayın.

Pozitifiz Facebook sayfasını takip edin!

Anti HIV İlaçları

Hiv, hastalıklara karşı vücudu koruyan savunma sistemine yani bağışıklık sistemine saldıran bir virüstür. Hiv taşıyıcısıysanız, hiv’in kandaki miktarını azaltmak için ilaç kullanmalısınız. Hiv’in kandaki miktarını azaltarak, bağışıklık sisteminizin zarar görmesini önleyebilirsiniz. Bu ilaçlar hiv'i tamamen tedavi etmemekle birlikte, yaşam kalitenizi yükseltmenize ve yaşam sürenizi uzatmanıza yardımcı olur. Hiv’e etkili ilaçlara antiretroviral ilaçlar denir.


Antiretroviral ilaçlar nasıl çalışır?


Hiv temelde, bağışıklık sisteminin bir parçası olan cd4 hücrelerini enfekte eder. Hiv enfeksiyonunun uzun yıllar devam eden seyri boyunca, cd4 sayıları azalır ve bu durum gitgide bağışıklık sistemini zayıflatır. Eğer bağışıklık sisteminin bu şekilde zarar görmesini yavaşlatacak ya da engelleyecek bir müdahalede bulunulmazsa, bağışıklık sisteminin hastalıklarla mücadele edemeyecek kadar zayıf düşmesi sonucu, aids(edinilmiş bağışıklık yetmezliği sendromu) adı verilen durum ortaya çıkar. Antiretroviral ilaçlar bu süreci durdurmaya veya geç bir evrede ilaçlara başlandıysa bağışıklığı yeniden güçlendirmeye yarar.


Tedavinin ana hedefi


Tedavi almayan hiv pozitif bir kişi, kanının her mililitresinde binlerce, hatta milyonlarca virüs barındırabilir. Tedavinin hedefi ise hiv’i kanda tespit edilemeyecek kadar azaltmak (buna
saptanamayan düzey denir) ve mililitrede 50 kopyanın altına indirmektir. Bazı hiv tedavi merkezleri 40 kopyaya kadar ölçüm yapabilmektedir. Hiv’in kandaki miktarını en aza indirmek(saptanamayacak seviye) için doktorunuz size en az 3 antiretroviral ilacın bir arada kullanıldığı bir ilaç kombinasyonu önerecektir. Bir kez viral yükünüz (kandaki hiv miktarı) düştüğünde, bağışıklık sisteminiz kendini yenilemeye başlar ve çeşitli enfeksiyonlara karşı vücut yeniden direncini kazanır.


Tedaviye ne zaman başlanmalı?


Hiv’e karşı etkili ilaçlarla hiv tedavisine ne zaman başlamak gerektiği tam olarak bilinmemekle birlikte uluslararası tedavi klavuzlarının önerdiği tedaviye başlama zamanları mevcuttur. Doktorunuzla tedaviye başlamanın ve beklemenin olası yarar ve zararlarını tartışmanız gerekmektedir. Klavuzlara göre, herhangi bir şikayetiniz yoksa cd4 sayısı 350 civarında tedaviye başlamanız önerilir. Değerleriniz bu düzeylerdeyse doktorunuz ile birlikte tedaviye başlama konusunu konuşmalısınız ve hazır olduğunuz zamanda da tedaviye başlamalısınız. Bazı durumlarda kişilerin farklı hastalıklarına bağlı olarak ya da hamilelik sebebiyle daha erken bir dönemde de tedaviye başlanması gerekebilir.


Hangi ilaçlarla tedaviye başlanmalı?


An itibariyle tedavi klavuzlarında başlangıç tedavisi için önerilen ve bu öneriler içinde Türkiye'de mevcut olan 2 ilaç kombinasyonu bulunmaktadır. Bunlardan birincisi Truvada (Tenofovir+Emtricitabine) ve Stocrin (Efavirenz) kombinasyonudur. Bu ilaçlar günde birer tane alınır ve toplamda günde 2 hap ile tedavi sağlanır. Buna alternatif tedavi seçeneği ise Truvada (Tenefovir+Emtricitabine) ve Kaletra (Lopinavir+Ritonavir) kombinasyonudur. Truvada yine günde bir tane, Kaletra ise 12 saate bir kez 2 hap şeklinde kullanılır. Özel bir durumunuz olmadığı müddetçe doktorunuz bu 2 kombinasyondan biri ile tedaviye başlamanızı önermelidir.

Pozitifiz Facebook sayfasını takip edin!

1 Kasım 2011 Salı

HIV ve AIDS Belirtileri

HIV ve AIDS belirtileri olarak tanımlanan pek çok rahatsızlığın diğer hastalıklar sebebiyle de oluşabileceğinin vurgusunu yaparak konuya girmek istiyorum. Çünkü kişiler internet üzerinden edindikleri bilgilerle aids tanımlayıcı hastalıkları okuyup "aids mi oldum, hiv pozitif miyim" demeye başlıyorlar. Oysa ki yaşadıkları rahatsızlık sıradan bir grip olabiliyor. Özellikler hiv ve aids fobisi olan kişilerde aids belirtilerine ilişkin bilgiler edinildikten sonra psikosomatik olarak bu rahatsızlıklar görülmeye başlayabiliyor. Hatta belki uç bir kıyaslama ama hiv ile yaşayan pek çok kişi deyim yerindeyse güle oynaya yaşamlarına devam ederken hiv ve aids fobisiyle yaşayanlar yıllaca devam eden ızdırap dolu günler geçirebiliyorlar.

Burada yazacağım belirtilerden bazılarını yaşıyor olmanız hiv pozitif ya da aids olduğunuz anlamına çoğu zaman gelmez. Riskli temas ve belirtileriniz var ise yapmanız gereken en doğru şey bir enfeksiyon uzmanına başvurmak ve doğru zamanda hiv testi yaptırmaktır.

Akut enfeksiyon dönemi:

Hiv ile enfekte olmuş kişilerin yaklaşık %70 inde 2-4 hafta arası bazı belirtiler görülür. Buna akut enfeksiyon (başlangıç enfeksiyonu) dönemi denir. Vücut dışarından gelen bu yabancıya karşı henüz antikor oluşturmamıştır ve bu yabancı hızla çoğalarak bazı hastalık belirtilerine neden olur. Bunlar;

Ateş(%96)
Yaygın LAP(%24)
Farenjit(%70)
Döküntü(%70)
Myalji ve artralji(%54)
Diyare(%32)
Baş ağrısı(çoğunlukla retroorbital,%32)
Bulantı ve kusma(%27)
HSM(%14)
Pamukçuk(%12)
Nörolojik semptomlar(%12)

Daha sonra vücut antikor üretir ve vücut hiv ile savaşmaya başlar. Hiv miktarı hızla azalarak belirtiler kaybolur ve asemptomatik yani belirtisiz döneme girilir. Bu belirtisiz dönem ortalama 2-15 yıl arası olabilir. Bu dönemde kişiler hiv e bağlı hiç bir sağlık sorunu yaşamazlar. Sadece bazı kişilerde lenfadenopati denilen lef bezlerinin büyümesi görülebilir.

Erken semptomatik dönem:

Artık yıllar geçmiş ve vücut savunma gücünü büyük ölçüde kaybetmiştir. Bu evrede;

Ateş,
Açıklanamayan kilo kaybı,
Tekrarlayan diyare,
Halsizlik

gibi belirtiler görülebilir.

Geç semptomatik dönem:

Bu dönem Aids evresi dediğimiz dönemdir. Bağışıklık sistemi vücudu koruyamaz hale gelmiştir. Bu dönemde;

Çeşitli fırsatçı enfeksiyonlar,
Aids ile ilişkili erime,
Nöropati,
Anemi,
Lökopeni,
Trombositopeni

ve bazı kanserler görülebilir.

Pozitifiz Facebook sayfasını takip edin!

31 Ekim 2011 Pazartesi

HIV/AIDS Nasıl Bulaşır, Nasıl Bulaşmaz

Olabildiğince açık bir şekilde HIV'in nasıl bulaşabileceğini, hangi durumlarda bulaşmayacağını, her bir temas biçiminde HIV bulaşması risklerini ve riskli bir durum karşısında ne yapılabileceğini anlatmaya çalışacağım. Bu arada AIDS nasıl bulaşır diye soranlar da oluyor. AIDS'in HIV sebebiyle gelişebilen sağlık sorunlarının bütününü tanımladığını ve bulaşma ihtimali olanın virüs yani HIV olduğunu tekrar belirtmek isterim.

HIV, 3 yolla bulaşabilir:

1. ANNEDEN BEBEĞE:  Anneden bebeğe HIV doğumda ya da emzirmeyle bulaşabilir. Anneden bebeğe doğumda HIV bulaşma ihtimali %25'dir. Ancak annenin hamileliğinde HIV tedavisi alması ve virüs miktarının tespit edilemeyecek seviyede olması durumunda anneden bebeğe HIV bulaşma riski %0,5'dir.

2. KORUNMASIZ CİNSEL İLİŞKİYLE: HIV, korunmasız yani kondom kullanmadan yapılan cinsel ilişkiyle bulaşabilir. Vajinal, anal ve oral ilişkiler için riskler farklıdır. HIV pozitif bir kişiyle yaşanan oral ilişkide bulaşma riski 0,0005 kadar iken vajinal ilişkide 0.001 ve anal ilişkide 0,005 kadardır.

3. KAN VE KAN ÜRÜNLERİYLE: Kan ve organ nakilleri,  damar içi madde kullanıcılarında ortak enjektör kullanımı ve sağlık çalışanları için iğne batması HIV bulaşı açısından risk taşır. HIV içeren bir kanın bir başka kişiye nakledilmesi durumunda bulaşma riski 0,9'dur.

HIV,

  • Öpüşmekle
  • Aynı kaptan yemek - içmekle
  • Aynı tuvaleti kullanmakla
  • Yüzme havuzundan
  • Sivrisinek ısırmasıyla

bulaşmaz.

HIV; spermde, vajinal sıvıda, ön sıvıda ve kanda bulaştırıcı miktarda bulunabilir. Tükürük, gözyaşı ve ter ile HIV bulaşmaz. İlişkiye girilen HIV pozitif kişi, HIV'i baskılayan anti HIV tedavisi alıyor ve vücudundaki virüs kontrol altındaysa HIV bulaşması riski %96 azalır. 

HIV'in cinsel yolla bulaşmasını önlemenin tek yolu kondom (prezervatif) kullanmaktır. Erkek ve kadın kondomları cinsel yolla HIV geçişini engeller. HIV pozitif bir kişiyle yaşanan cinsel ilişki sırasında kondom çıkması veya patlaması durumunda HIVnegatif olan partnerin riskli durumdan en fazla 72 saat sonrasına kadar profilaksi tedavisine başlaması önerilir.

Sağlık çalışanlarının evrensel enfeksiyon kurallarına uymaları durumunda HIV bulaşması söz konusu olmaz. İğne batması gibi durumlarda ise yukarıda bahsettiğim süre içinde profilaksi tedavisine başlanmasıyla HIV bulaşması engellenebilir.

Doku bütünlüğü bozulmamış olan bir bölgenin HIV içeren sıvılarla temasıyla HIV bulaşmaz. Açık ortamda kandaki virüs kısa sürede ölür.

Pozitifiz Facebook sayfasını takip edin!

30 Ekim 2011 Pazar

HIV ve AIDS Testleri

Yazının başlığı, HIV ve AIDS testleri olmasına karşın aslında bunun doğru adı HIV testleridir. Bunu AIDS nedir? bölümünde açıklamaya çalışmıştım. AIDS test yapılabilecek somut bir olgu değil bir evre ya da bir tablodur. HIV'e bağlı gelişen bir sendromdur. Kanda bakılacak şey HIV'dir ve bu yüzden testini yaptıracağımız şey HIV testidir.

HIV’e karşı bağışıklık sisteminin “antikor” adı verilen maddeleri geliştirmesi ve bunların saptanmasıyla HIV enfeksiyonunun tanısı konmaktadır. Son yıllarda kullanıma giren hızlı HIV testleri bulunmakla birlikte en yaygın ve etkin yöntem ELISA (Enzyme-Linked Immüno-Sorbent Assay) yöntemi ile anti HIV antikorlarının saptanmasıdır.

ELISA (ELİZA) TESTİ:

ELISA yöntemi ile HIV’e karşı yapılan test, HIV antikorları için %95-99 özgüllüğe sahip, pratik, kolay uygulanabilen ve tarama testi olarak kullanılan bir testtir. Devlet hastanelerinde, üniversite hastanelerinde, halk sağlığı laboratuvarlarında, özel laboratuvarlarda ve özel polikliniklerde yapılmaktadır. Günümüzde 4. jenerasyon elisa testleri uygulanmakta olup bu testin riskli durumdan 3 ay sonra yaptırılması gerekmektedir. 3 ay doldurulmadan yapılan testlerde bağışıklık sitemi henüz antikor oluşturmamış olabileceğinden test sonucunun güvenilirliği düşer. Bu 3 aylık döneme pencere dönemi denir. İlk test sonucu “pozitif” çıkarsa, test ikinci kez tekrar edilir, ikinci testte pozitif ise sonucun doğrulanması için “Western Blot” adı verilen doğrulama testi uygulanır. Elisa testlerinde yalancı pozitiflik görülebilir.

WESTERN BLOT TESTİ:

HIV’e özgül antikorların saptanması ve doğrulanması için kullanılan, zaman alan, uygulaması zor, pahalı, fakat güvenilirliği yüksek bir testtir. ELISA testinin doğrulanması amacı ile kullanılmaktadır.

Ülkemizdeki Doğrulama Merkezleri;

• Ankara Refik Saydam Hıfzıssıhha Enstitüsü
• Kızılay Derneği Ankara Kan Merkezi
• GATA, Ankara
• İstanbul Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları Kliniği
• İstanbul Zührevi Hastalıklar Hastanesi
• Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi, İzmir
• Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi, İzmir
• İzmir Hıfzıssıhha Enstitüsü

Kişilere hiv tanısı ancak doğrulama testi sonucunda konur. 2 elisa testinin pozitif çıkması sonucunda kişiden tekrar kan alınarak yukarıda belirtilen doğrulama merkezlerinden birine gönderilir. Sonucun çıkması 2-4 hafta kadar sürebilir.

Pozitifiz Facebook sayfasını takip edin!

HIV ve AIDS Tedavisi

HIV ve AIDS tedavisine antiretroviral tedavi denir. HIV, vücutta tamamen yok edilemese de antiretroviral ilaçlarla kontrol altına alınabilir. HIV pozitif kişiler doğru ve düzenli tedaviyle AIDS belirtileri ile karşılaşmadan herkes kadar sağlıklı ve uzun bir yaşam sürdürebilirler.Tedaviye AIDS evresinde başlayanlar tekrar HIV pozitif statüsüne geri dönebilirler. Ancak bazı durumlarda çok geç kalınmış ve kişiyi geri döndürebilme şansı kaybedilmiş olabilir. Bu sebeple doğru zamanda tedaviye başlamak ideal olandır. HIV pozitif ya da AIDS olmak ölmek demek değildir. İngiltere'de yapılan bir araştırmaya göre günümüzde HIV ile enfekte olmuş 30 yaşındaki bir kişinin ortalama yaşam beklentisi 75 yıldır.

HIV 80'li yılların başında tanımlandıktan kısa bir süre sonra, 1987'de HIV tedavisinde kullanılan ilk ilaç olan Zidovudine bulundu. Ancak tek başına Zidovudine tedavisi HIV'i kontrol altına almaya yetmedi sadece kişilerin yaşamlarını bir süreliğine uzatmayı sağladı. HIV o kadar akıllı bir virüstü ki bu ilacın tek başına kullanımında onu etkisiz hale getirmeyi başarıyordu. HIV tedavisinde esas dönüm noktası ise 1996 yılı oldu. Bu yılda HIV tedavisinde kullanılabilen farklı sınıflardan ilaçlar bulundu. O yıldan günümüze HAART(Highly Active Antiretroviral Therapy) denilen, en az 2 farklı sınıftan 3 ilacın birlikte kullanıldığı tedaviler kullanılıyor. HAART ya da bir diğer ifadeyle kombinasyon tedavisi sayesinde HIV pozitifler sağlıklı yaşamlarına devam edebiliyorlar.

Şu anda 6 farklı sınıftan 25 antiretroviral ilaç bulunmakta. Ülkemizde ise 3 farklı sınıftan 13 antiretroviral ilaç mevcut. Türkiye'de HIV tedavisine ilk başlayacak olanlar için  ilaçlar gelişmiş diğer ülkelerdekilerle aynı. Yani Amerika'da ilaca ilk başlayacak olan HIV pozitif hangi ilaçları kullanıyorsa Türkiye'de de o ilaçlar kullanılıyor. Türkiye'deki sorun başlangıç tedavisinde kullanılan ilaçlara direnç geliştirmiş HIV pozitiflere ilaç bulmakta. Her ne kadar bu kişiler için uygun ilaçlar İlaç Ezcacılık Genel Müdürlüğü kanalıyla getirtilebilse de bu oldukça zor ve devamlılığında sorun yaşanabilen bir süreç olabiliyor. Bu sebeple başlanılan HIV tedavisine uyum çok önemli. İlaçların dozlarını atlamadan, aksatmadan almak gerekiyor.

HIV pozitiflerin tedavileri yaşam boyu devam eder. Yılda 4 kez tedavi görülen hastaneye gidilerek kan değerlerinin kontrolü ve diğer sağlık muayeneleri yapılmalıdır.

Pozitifiz Facebook sayfasını takip edin!

AIDS Nedir?

AIDS, İngilizce Acquired Immune Deficiency Syndrome kelimelerinin ilk harflerinden oluşur. Türkçe karşılığı Edinilmiş Bağışıklık Yetmezliği Sendromu'dur. Eids diye okunur.

Kelimeleri tek tek incelersek;

EDİNİLMİŞ - Kalıtsal olarak geçmez ancak sonradan edinilebilir.

BAĞIŞIKLIK YETMEZLİĞİ - Vücudumuzun dışarıdan gelen mikroplara karşı bir savunma mekanizması vardır. HIV, vücudun savunma gücünü azaltarak zaman içinde yok eder ve bağışıklık yetmezliğine neden olur.

SENDROM - AIDS tek başına bir hastalığı tanımlamaz, sendromdur. Yani birbirleriyle ilişkisiz görünen ancak ortak bir nedene bağlı belirtiler ve şikayetler bütünüdür.

HIV pozitif olan kişiler eğer tedavi olmazlarsa yıllar içinde AIDS evresine gelerek pek çok hastalıkla karşı karşıya kalırlar. Bu evrede fırsatçı enfeksiyonlar ve çeşitli kanserler görülebilir. Bağışıklık sistemi tamamen savunmasız bir durumda olduğu için bu enfeksiyonlardan ya da kanserlerden herhangi biri sebebiyle kişiler yaşamlarını kaybedebilirler.

Pozitifiz Facebook sayfasını takip edin!

HIV Nedir?

HIV, İngilizce Human Immunodeficiency Virus kelimelerinin ilk harflerinden oluşur. Türkçe karşılığı ise İnsan Bağışıklık Yetmezliği Virüsü'dür. AIDS virüsü ya da AIDS'e neden olan virüs olarak ta tanımlanmaktadır.

Kelimeleri tek tek incelersek;

İNSAN - Hemen her canlı türünde bağışıklık sistemini yetersiz hale getiren virüsler bulunur. Örneğin kedilerde de FIV (Felis Immunodeficiency Virus) adı verilen virüs bulunabilir. HIV sadece insanları etkilerken diğer canlılardaki bağışıklık yetmezliği virüsleri insana bulaşmaz.

BAĞIŞIKLIK YETMEZLİĞİ - HIV, vücudumuzu dışarıdan gelen mikroplara karşı savunan CD4 hücrelerimize saldırır ve kendini çoğaltmak için CD4 hücrelerini kullanır. Vücudun savunma gücünü yani CD4 hücrelerini yıllar içinde azaltarak yok eder ve bağışıklık yetmezliğine neden olur.

VİRÜS - HIV, virüsler ailesinin bir alt kolu olan retrovirüsler grubundadır. Retrovirüsler kolaylıkla mutasyona uğrayabilmeleriyle tanınırlar. Tedavi edilebilmeleri mutasyon kabiliyetleri sebebiyle oldukça güçtür.

Pozitifiz Facebook sayfasını takip edin!