Dünya AIDS Günü nedir?
Dünya AIDS günü, 1988 yılından beri 1 Aralıklarda dünyanın ilgisini HIV/AIDS gerçeğine çekmek üzere çeşitli etkinliklerin düzenlendiği gündür. HIV ile yaşayan kişileri desteklemek, AIDS sebebiyle yaşamlarını kaybedenleri anmak, topluma HIV/AIDS ile ilgili doğru bilgileri aktarmak gibi misyonlarla etkinlikler gerçekleştirilir.
Dünya AIDS Günü neden önemlidir?
Tüm dünyada 33 milyon kişi HIV ile yaşamaktadır ve 1981 yılından günümüze 30 milyon kişi AIDS sebebiyle yaşamını kaybetmiştir. Dünya tarihindeki en yıkıcı salgınlardan biri olmuştur. Buna karşın kişiler HIV'in nasıl bulaşıp nasıl bulaşmadığını hala bilmemektedir. HIV ile yaşayan kişiler toplumdan dışlanmaktadır. HIV, tedavilerle kronik bir sağlık sorunu haline gelmesine rağmen hala milyonlarca kişi bu tedavilere erişememektedir. Dünya AIDS günü toplumları bilgilendirmek, hükümetlere sorumluluklarını hatırlatmak ve HIV ile yaşayan kişilere destek olmak için iyi bir fırsattır.
Dünya AIDS Günü'nde ne yapabilirim?
Türkiye'de 1 Aralık Dünya AIDS Günü etkinlikleri Pozitif Yaşam Derneği öncülüğünde organize edilmektedir. Bu organizasyonun en kapsamlı etkinliği Beyoğlu/İstanbul'da gerçekleştirilen yürüyüştür. Bu yürüyüşe katılabilirsiniz. Ya da HIV/AIDS'in sembolü olan kırmızı kurdeleyi gün boyunca yakanıza takarak günün önemini çevrenizdekilerle paylaşabilirsiniz.
BUNLARI BİLİYOR MUSUNUZ?
Dünyada yaklaşık 10 milyon HIV pozitifin ilaçlara erişimi olmadığı için çaresizce ölümü beklediğini, oysa ki tedavi gören HIV pozitif bir kişinin herkes kadar sağlıklı ve uzun bir yaşam sürdürebileceğini...
9 Kasım 2011 Çarşamba
7 Kasım 2011 Pazartesi
HIV Ag/Ab Combo (Combi) Testleri
HIV şüphesi taşıyan kişiler bir an önce durumlarını öğrenmek isterler. HIV ile temas şüphesinden hemen sonra sonuç veren testler bulunmadığı için bu bekleme süresi gerçekten çok zordur. Son yıllarda güvenilir ve nispeten erken dönemde sonuç verebilmesi açısından HIV ag/ab combo testleri (hem antijende hem de antikorda hiv taraması yapan testler) yaygınlaşmıştır. Peki tam olarak HIV ag/ab combo testleri nasıl çalışır?
P24 hiv e özgü viral bir proteindir. HIV in vucuda alımından yaklaşık 2 hafta sonra, p24 antijenemi dönemi başlar ve birkaç hafta sürer. 1-3 ay içinde zarf gp4, gp120 ve çekirdek p24 antijenine karşı IgM ve IgG antikorları sentezlenmeye başlar. Antikorların oluşması için geçen pencere döneminde p24 antijeninin saptanması önemlidir. Anti-HIV Ag/ab, Combo testi, HIV 1,2´ye karşı olusan antikorları ve p24 antijenini saptayan kantitatif mikropartikül enzim immüno-assay testidir.
P24 antijeni 2-6 hafta arası en yüksek düzeyindedir ve testlerde bu dönemde saptanabilir. HIV'e karşı vücudun antikor üretmesi ise genellikle 1. aydan itibaren başlar. Dolayısıyla HIV ag/ab combo testi yaptırmayı düşünüyorsanız size riskli temastan 1 ay sonra yaptırmanızı öneririm. 1. ay genellikle hem p24 antijeninin yüksek olduğu bir dönemdir hem de artık hiv e karşı antikorların oluşumu başlamıştır.
P24 hiv e özgü viral bir proteindir. HIV in vucuda alımından yaklaşık 2 hafta sonra, p24 antijenemi dönemi başlar ve birkaç hafta sürer. 1-3 ay içinde zarf gp4, gp120 ve çekirdek p24 antijenine karşı IgM ve IgG antikorları sentezlenmeye başlar. Antikorların oluşması için geçen pencere döneminde p24 antijeninin saptanması önemlidir. Anti-HIV Ag/ab, Combo testi, HIV 1,2´ye karşı olusan antikorları ve p24 antijenini saptayan kantitatif mikropartikül enzim immüno-assay testidir.
P24 antijeni 2-6 hafta arası en yüksek düzeyindedir ve testlerde bu dönemde saptanabilir. HIV'e karşı vücudun antikor üretmesi ise genellikle 1. aydan itibaren başlar. Dolayısıyla HIV ag/ab combo testi yaptırmayı düşünüyorsanız size riskli temastan 1 ay sonra yaptırmanızı öneririm. 1. ay genellikle hem p24 antijeninin yüksek olduğu bir dönemdir hem de artık hiv e karşı antikorların oluşumu başlamıştır.
6 Kasım 2011 Pazar
HIV ve AIDS Fobisi Nedir?
Fobi kelime anlamıyla belli bir konuda takıntılı olmak ve bu takıntıya bağlı olarak irrasyonel korku ve kaygı yaşamaktır. Hiv fobisi ya da aids fobisi yaşayan kişiler hiv ile enfekte olduklarını düşünerek korku ve kaygı yaşarlar. Aslında yaptırdıkları hiv testleri onların hiv negatif olduğunu söylemektedir. Zaten hiv in bulaşması için gerekli olan riskleri de aslında almamışlardır. Hiv açısında hiçbir risk içermeyen cinsel temasları olmasına rağmen onun yaşamında hiv ya da aids fobisi yer etmiştir artık. Test yaptırmaya devam edecektir. Bu yıllarca sürebilir çünkü ona göre testler yanılmaktadır. Psikolojisi o kadar bozulmuştur ki yaşamına devam etmekte zorlanır. Psikolojik sağlığı beden sağlığını da tehdit edecektir. İnternette aids belirtisi olarak okuduğu hastalıkları yaşamaya başlar. Çevresindeki kişilere hiv bulaştırdığına da inanacaktır. Hiv in bulaş yollarını, risklerini ve test sonuçlarını hatırlatmak onu ikna etmez. Pek çok kaynaktan araştırmalar yapar. Enfeksiyon doktorlarına gider, derdini anlatmaya çalışır ama artık onu kimse dinlemek istemez. Bu kişilerin akıllarına psikolojik yardım almak aklına gelmez. İçine düştüğü durumun aslında fiziksel bir durum değil de psikolojik bir durum olduğuna inanmaz.
Hiv ya da aids fobisi yaşayan kişiler aşağı yukarı bunları yaşarlar. Peki bu fobiyi tetikleyen unsurlar nelerdir? Ben kişisel olarak bunu hiv/aids hakkındaki toplumsal ön yargılarımıza bağlıyorum. Hiv/Aids hakkında yanlış bildiklerimiz bizleri hiv fobisi batağına sürüklüyor. Kişilerin inançları, kültürel çevresi ve din aids korkusunu besleyebiliyor. Toplumsal olarak yanlış kabul edildiğine inandığımız bir şeyin cezası olarak düşünülüyor "aids olmak". Hiv fobisi yaşayan kişiler yanlış olarak kabul ettikleri bir davranışları sonrasında (örneğin eşi aldatma, eşcinsel bir ilişki yaşama gibi) cezalandırılmayı bekliyor. Hiv pozitif olmasalar da yaşadıkları bu korkuyla kendilerini cezalandırmış oluyorlar.
Hiv fobisi yaşayan kişiler yardımcı olur mu bilmem ama aşağıda yazdığım cümleleri bir kaç kez okusunlar;
Hiv ya da aids fobisi yaşayan kişiler aşağı yukarı bunları yaşarlar. Peki bu fobiyi tetikleyen unsurlar nelerdir? Ben kişisel olarak bunu hiv/aids hakkındaki toplumsal ön yargılarımıza bağlıyorum. Hiv/Aids hakkında yanlış bildiklerimiz bizleri hiv fobisi batağına sürüklüyor. Kişilerin inançları, kültürel çevresi ve din aids korkusunu besleyebiliyor. Toplumsal olarak yanlış kabul edildiğine inandığımız bir şeyin cezası olarak düşünülüyor "aids olmak". Hiv fobisi yaşayan kişiler yanlış olarak kabul ettikleri bir davranışları sonrasında (örneğin eşi aldatma, eşcinsel bir ilişki yaşama gibi) cezalandırılmayı bekliyor. Hiv pozitif olmasalar da yaşadıkları bu korkuyla kendilerini cezalandırmış oluyorlar.
Hiv fobisi yaşayan kişiler yardımcı olur mu bilmem ama aşağıda yazdığım cümleleri bir kaç kez okusunlar;
- Hiv pozitif olmak bir ceza değildir.
- Hiv belli grupların hastalığı değildir.
- Hiv pozitifler suçlu değildir.
- Hiv kronik bir sağlık sorunudur. Ölümcül değildir.
- Sosyal ilişkilerle hiv bulaşmaz.
4 Kasım 2011 Cuma
HIV P24 Antijen ve Antikor Testleri
HIV ile temas edildiği ve HIV bulaşının olabileceği şüphesi durumunda hemen test yaptırıp bu kaygı dolu sürecin sonlanmasını isteriz. Ancak, testlerle virüsün bulaşıp bulaşmadığı hemen anlaşılamamaktadır.
Rutinde kullanılan elisa testleri HIV’e karşı vücutta oluşan antikorların varlığına bakar. Bu antikorlar, vücutta virüsün girişinden (şüpheli temastan) itibaren 2 hafta sonra ortaya çıkmaktadır ve laboratuvarlarda kullanılan elisa yöntemiyle genelde ancak 1-3 ay sonra tespit edilebilmektedirler. 2. haftadan önce vücut HIV'e karşı henüz antikor oluşturmadığı için elisa yöntemiyle yapılan testlerin sonuç verebilmeleri oldukça zordur. Şüpheli cinsel ilişkiden ya da temastan itibaren daha erken sürede sonuç alabilmek için, antijen arayan testler düşünülebilir. Çünkü kişinin kanında HIV p24 antijeni örneğin HIV içeren kan nakli gibi yüksek miktarda virüs bulaşması olan durumlarda, bulaşmadan sonraki ilk 24 saatte bile yüksek miktarda saptanabilmektedir. Cinsel ilişkiyle bulaşma olan durumlarda ise virüs önce vücutta bir çoğalma dönemi geçirmekte ve bulaşmadan 2 hafta kadar sonra kanda hiv p24 antijeni saptanabilmektedir. Bu sırada henüz vücutta HIV'e karşı savunma geliştirmemiş ve antikor oluşturmamıştır. HIV p24 antijeni, şüpheli ilişkiden sonraki 2-6 hafta içinde kanda yüksek düzeyde bulunmakta, daha sonra düzeyi düşmektedir. Bu dönemde hiv antikorları henüz ölçülebilir düzeye ulaşmayabileceği için HIV p24 antijeni bakılması, erken tanı olanağı sağlamaktadır.
Ancak HIV p24 antijen testinin pozitif sonuç vermesi sonrasında elisa yöntemiyle tekrar test olunması ve pozitif bir sonuç durumunda da bunun doğrulanması için Western Blot testi yapılması gerekecek. Eğer sakinliğinizi koruyabiliyorsanız riskli temastan 1-3 ay sonra elisa testi yaptırmanızı öneririm. Çünkü hiv p24 antijen testinizi sağlık güvencesi kapsamında yaptırmanız pek mümkün olmayacak.
Şüpheli bir temasınız sonrasında gerekli testlerinizi yaptırıp, sonuçlarını beklerken hem kendinizi hem de başkalarını korumak adına cinsel ilişkilerinizde muhakkak kondom kullanmayı unutmayın.
Rutinde kullanılan elisa testleri HIV’e karşı vücutta oluşan antikorların varlığına bakar. Bu antikorlar, vücutta virüsün girişinden (şüpheli temastan) itibaren 2 hafta sonra ortaya çıkmaktadır ve laboratuvarlarda kullanılan elisa yöntemiyle genelde ancak 1-3 ay sonra tespit edilebilmektedirler. 2. haftadan önce vücut HIV'e karşı henüz antikor oluşturmadığı için elisa yöntemiyle yapılan testlerin sonuç verebilmeleri oldukça zordur. Şüpheli cinsel ilişkiden ya da temastan itibaren daha erken sürede sonuç alabilmek için, antijen arayan testler düşünülebilir. Çünkü kişinin kanında HIV p24 antijeni örneğin HIV içeren kan nakli gibi yüksek miktarda virüs bulaşması olan durumlarda, bulaşmadan sonraki ilk 24 saatte bile yüksek miktarda saptanabilmektedir. Cinsel ilişkiyle bulaşma olan durumlarda ise virüs önce vücutta bir çoğalma dönemi geçirmekte ve bulaşmadan 2 hafta kadar sonra kanda hiv p24 antijeni saptanabilmektedir. Bu sırada henüz vücutta HIV'e karşı savunma geliştirmemiş ve antikor oluşturmamıştır. HIV p24 antijeni, şüpheli ilişkiden sonraki 2-6 hafta içinde kanda yüksek düzeyde bulunmakta, daha sonra düzeyi düşmektedir. Bu dönemde hiv antikorları henüz ölçülebilir düzeye ulaşmayabileceği için HIV p24 antijeni bakılması, erken tanı olanağı sağlamaktadır.
Ancak HIV p24 antijen testinin pozitif sonuç vermesi sonrasında elisa yöntemiyle tekrar test olunması ve pozitif bir sonuç durumunda da bunun doğrulanması için Western Blot testi yapılması gerekecek. Eğer sakinliğinizi koruyabiliyorsanız riskli temastan 1-3 ay sonra elisa testi yaptırmanızı öneririm. Çünkü hiv p24 antijen testinizi sağlık güvencesi kapsamında yaptırmanız pek mümkün olmayacak.
Şüpheli bir temasınız sonrasında gerekli testlerinizi yaptırıp, sonuçlarını beklerken hem kendinizi hem de başkalarını korumak adına cinsel ilişkilerinizde muhakkak kondom kullanmayı unutmayın.
Anti HIV İlaçları
Hiv, hastalıklara karşı vücudu koruyan savunma sistemine yani bağışıklık sistemine saldıran bir virüstür. Hiv taşıyıcısıysanız, hiv’in kandaki miktarını azaltmak için ilaç kullanmalısınız. Hiv’in kandaki miktarını azaltarak, bağışıklık sisteminizin zarar görmesini önleyebilirsiniz. Bu ilaçlar hiv'i tamamen tedavi etmemekle birlikte, yaşam kalitenizi yükseltmenize ve yaşam sürenizi uzatmanıza yardımcı olur. Hiv’e etkili ilaçlara antiretroviral ilaçlar denir.
Antiretroviral ilaçlar nasıl çalışır?
Hiv temelde, bağışıklık sisteminin bir parçası olan cd4 hücrelerini enfekte eder. Hiv enfeksiyonunun uzun yıllar devam eden seyri boyunca, cd4 sayıları azalır ve bu durum gitgide bağışıklık sistemini zayıflatır. Eğer bağışıklık sisteminin bu şekilde zarar görmesini yavaşlatacak ya da engelleyecek bir müdahalede bulunulmazsa, bağışıklık sisteminin hastalıklarla mücadele edemeyecek kadar zayıf düşmesi sonucu, aids(edinilmiş bağışıklık yetmezliği sendromu) adı verilen durum ortaya çıkar. Antiretroviral ilaçlar bu süreci durdurmaya veya geç bir evrede ilaçlara başlandıysa bağışıklığı yeniden güçlendirmeye yarar.
Tedavinin ana hedefi
Tedavi almayan hiv pozitif bir kişi, kanının her mililitresinde binlerce, hatta milyonlarca virüs barındırabilir. Tedavinin hedefi ise hiv’i kanda tespit edilemeyecek kadar azaltmak (buna
saptanamayan düzey denir) ve mililitrede 50 kopyanın altına indirmektir. Bazı hiv tedavi merkezleri 40 kopyaya kadar ölçüm yapabilmektedir. Hiv’in kandaki miktarını en aza indirmek(saptanamayacak seviye) için doktorunuz size en az 3 antiretroviral ilacın bir arada kullanıldığı bir ilaç kombinasyonu önerecektir. Bir kez viral yükünüz (kandaki hiv miktarı) düştüğünde, bağışıklık sisteminiz kendini yenilemeye başlar ve çeşitli enfeksiyonlara karşı vücut yeniden direncini kazanır.
Tedaviye ne zaman başlanmalı?
Hiv’e karşı etkili ilaçlarla hiv tedavisine ne zaman başlamak gerektiği tam olarak bilinmemekle birlikte uluslararası tedavi klavuzlarının önerdiği tedaviye başlama zamanları mevcuttur. Doktorunuzla tedaviye başlamanın ve beklemenin olası yarar ve zararlarını tartışmanız gerekmektedir. Klavuzlara göre, herhangi bir şikayetiniz yoksa cd4 sayısı 350 civarında tedaviye başlamanız önerilir. Değerleriniz bu düzeylerdeyse doktorunuz ile birlikte tedaviye başlama konusunu konuşmalısınız ve hazır olduğunuz zamanda da tedaviye başlamalısınız. Bazı durumlarda kişilerin farklı hastalıklarına bağlı olarak ya da hamilelik sebebiyle daha erken bir dönemde de tedaviye başlanması gerekebilir.
Hangi ilaçlarla tedaviye başlanmalı?
An itibariyle tedavi klavuzlarında başlangıç tedavisi için önerilen ve bu öneriler içinde Türkiye'de mevcut olan 2 ilaç kombinasyonu bulunmaktadır. Bunlardan birincisi Truvada (Tenofovir+Emtricitabine) ve Stocrin (Efavirenz) kombinasyonudur. Bu ilaçlar günde birer tane alınır ve toplamda günde 2 hap ile tedavi sağlanır. Buna alternatif tedavi seçeneği ise Truvada (Tenefovir+Emtricitabine) ve Kaletra (Lopinavir+Ritonavir) kombinasyonudur. Truvada yine günde bir tane, Kaletra ise 12 saate bir kez 2 hap şeklinde kullanılır. Özel bir durumunuz olmadığı müddetçe doktorunuz bu 2 kombinasyondan biri ile tedaviye başlamanızı önermelidir.
Antiretroviral ilaçlar nasıl çalışır?
Hiv temelde, bağışıklık sisteminin bir parçası olan cd4 hücrelerini enfekte eder. Hiv enfeksiyonunun uzun yıllar devam eden seyri boyunca, cd4 sayıları azalır ve bu durum gitgide bağışıklık sistemini zayıflatır. Eğer bağışıklık sisteminin bu şekilde zarar görmesini yavaşlatacak ya da engelleyecek bir müdahalede bulunulmazsa, bağışıklık sisteminin hastalıklarla mücadele edemeyecek kadar zayıf düşmesi sonucu, aids(edinilmiş bağışıklık yetmezliği sendromu) adı verilen durum ortaya çıkar. Antiretroviral ilaçlar bu süreci durdurmaya veya geç bir evrede ilaçlara başlandıysa bağışıklığı yeniden güçlendirmeye yarar.
Tedavinin ana hedefi
Tedavi almayan hiv pozitif bir kişi, kanının her mililitresinde binlerce, hatta milyonlarca virüs barındırabilir. Tedavinin hedefi ise hiv’i kanda tespit edilemeyecek kadar azaltmak (buna
saptanamayan düzey denir) ve mililitrede 50 kopyanın altına indirmektir. Bazı hiv tedavi merkezleri 40 kopyaya kadar ölçüm yapabilmektedir. Hiv’in kandaki miktarını en aza indirmek(saptanamayacak seviye) için doktorunuz size en az 3 antiretroviral ilacın bir arada kullanıldığı bir ilaç kombinasyonu önerecektir. Bir kez viral yükünüz (kandaki hiv miktarı) düştüğünde, bağışıklık sisteminiz kendini yenilemeye başlar ve çeşitli enfeksiyonlara karşı vücut yeniden direncini kazanır.
Tedaviye ne zaman başlanmalı?
Hiv’e karşı etkili ilaçlarla hiv tedavisine ne zaman başlamak gerektiği tam olarak bilinmemekle birlikte uluslararası tedavi klavuzlarının önerdiği tedaviye başlama zamanları mevcuttur. Doktorunuzla tedaviye başlamanın ve beklemenin olası yarar ve zararlarını tartışmanız gerekmektedir. Klavuzlara göre, herhangi bir şikayetiniz yoksa cd4 sayısı 350 civarında tedaviye başlamanız önerilir. Değerleriniz bu düzeylerdeyse doktorunuz ile birlikte tedaviye başlama konusunu konuşmalısınız ve hazır olduğunuz zamanda da tedaviye başlamalısınız. Bazı durumlarda kişilerin farklı hastalıklarına bağlı olarak ya da hamilelik sebebiyle daha erken bir dönemde de tedaviye başlanması gerekebilir.
Hangi ilaçlarla tedaviye başlanmalı?
An itibariyle tedavi klavuzlarında başlangıç tedavisi için önerilen ve bu öneriler içinde Türkiye'de mevcut olan 2 ilaç kombinasyonu bulunmaktadır. Bunlardan birincisi Truvada (Tenofovir+Emtricitabine) ve Stocrin (Efavirenz) kombinasyonudur. Bu ilaçlar günde birer tane alınır ve toplamda günde 2 hap ile tedavi sağlanır. Buna alternatif tedavi seçeneği ise Truvada (Tenefovir+Emtricitabine) ve Kaletra (Lopinavir+Ritonavir) kombinasyonudur. Truvada yine günde bir tane, Kaletra ise 12 saate bir kez 2 hap şeklinde kullanılır. Özel bir durumunuz olmadığı müddetçe doktorunuz bu 2 kombinasyondan biri ile tedaviye başlamanızı önermelidir.
1 Kasım 2011 Salı
HIV ve AIDS Belirtileri
HIV ve AIDS belirtileri olarak tanımlanan pek çok rahatsızlığın diğer hastalıklar sebebiyle de oluşabileceğinin vurgusunu yaparak konuya girmek istiyorum. Çünkü kişiler internet üzerinden edindikleri bilgilerle aids tanımlayıcı hastalıkları okuyup "aids mi oldum, hiv pozitif miyim" demeye başlıyorlar. Oysa ki yaşadıkları rahatsızlık sıradan bir grip olabiliyor. Özellikler hiv ve aids fobisi olan kişilerde aids belirtilerine ilişkin bilgiler edinildikten sonra psikosomatik olarak bu rahatsızlıklar görülmeye başlayabiliyor. Hatta belki uç bir kıyaslama ama hiv ile yaşayan pek çok kişi deyim yerindeyse güle oynaya yaşamlarına devam ederken hiv ve aids fobisiyle yaşayanlar yıllaca devam eden ızdırap dolu günler geçirebiliyorlar.
Burada yazacağım belirtilerden bazılarını yaşıyor olmanız hiv pozitif ya da aids olduğunuz anlamına çoğu zaman gelmez. Riskli temas ve belirtileriniz var ise yapmanız gereken en doğru şey bir enfeksiyon uzmanına başvurmak ve doğru zamanda hiv testi yaptırmaktır.
Akut enfeksiyon dönemi:
Hiv ile enfekte olmuş kişilerin yaklaşık %70 inde 2-4 hafta arası bazı belirtiler görülür. Buna akut enfeksiyon (başlangıç enfeksiyonu) dönemi denir. Vücut dışarından gelen bu yabancıya karşı henüz antikor oluşturmamıştır ve bu yabancı hızla çoğalarak bazı hastalık belirtilerine neden olur. Bunlar;
Daha sonra vücut antikor üretir ve vücut hiv ile savaşmaya başlar. Hiv miktarı hızla azalarak belirtiler kaybolur ve asemptomatik yani belirtisiz döneme girilir. Bu belirtisiz dönem ortalama 2-15 yıl arası olabilir. Bu dönemde kişiler hiv e bağlı hiç bir sağlık sorunu yaşamazlar. Sadece bazı kişilerde lenfadenopati denilen lef bezlerinin büyümesi görülebilir.
Erken semptomatik dönem:
Artık yıllar geçmiş ve vücut savunma gücünü büyük ölçüde kaybetmiştir. Bu evrede;
Ateş,
Açıklanamayan kilo kaybı,
Tekrarlayan diyare,
Halsizlik
gibi belirtiler görülebilir.
Geç semptomatik dönem:
Bu dönem Aids evresi dediğimiz dönemdir. Bağışıklık sistemi vücudu koruyamaz hale gelmiştir. Bu dönemde;
Çeşitli fırsatçı enfeksiyonlar,
Aids ile ilişkili erime,
Nöropati,
Anemi,
Lökopeni,
Trombositopeni
ve bazı kanserler görülebilir.
Burada yazacağım belirtilerden bazılarını yaşıyor olmanız hiv pozitif ya da aids olduğunuz anlamına çoğu zaman gelmez. Riskli temas ve belirtileriniz var ise yapmanız gereken en doğru şey bir enfeksiyon uzmanına başvurmak ve doğru zamanda hiv testi yaptırmaktır.
Akut enfeksiyon dönemi:
Hiv ile enfekte olmuş kişilerin yaklaşık %70 inde 2-4 hafta arası bazı belirtiler görülür. Buna akut enfeksiyon (başlangıç enfeksiyonu) dönemi denir. Vücut dışarından gelen bu yabancıya karşı henüz antikor oluşturmamıştır ve bu yabancı hızla çoğalarak bazı hastalık belirtilerine neden olur. Bunlar;
Ateş(%96)
Yaygın LAP(%24)
Farenjit(%70)
Döküntü(%70)
Myalji ve artralji(%54)
Diyare(%32)
Baş ağrısı(çoğunlukla retroorbital,%32)
Bulantı ve kusma(%27)
HSM(%14)
Pamukçuk(%12)
Nörolojik semptomlar(%12)
Erken semptomatik dönem:
Artık yıllar geçmiş ve vücut savunma gücünü büyük ölçüde kaybetmiştir. Bu evrede;
Ateş,
Açıklanamayan kilo kaybı,
Tekrarlayan diyare,
Halsizlik
gibi belirtiler görülebilir.
Geç semptomatik dönem:
Bu dönem Aids evresi dediğimiz dönemdir. Bağışıklık sistemi vücudu koruyamaz hale gelmiştir. Bu dönemde;
Çeşitli fırsatçı enfeksiyonlar,
Aids ile ilişkili erime,
Nöropati,
Anemi,
Lökopeni,
Trombositopeni
ve bazı kanserler görülebilir.
Kaydol:
Kayıtlar
(
Atom
)